Balzac’ın hayat hikâyesi II - Köylü bir adam ve Parisli bir kadın

0
Balzac’ın hayat hikâyesi II - Köylü bir adam ve Parisli bir kadın
Bernard François Balssa, Paris’te bir dava vekilinin yanında çalışırken, Tours’un valisi, General Baron de Pommereul ile tanıştıktan sonra Tours Vergiler Müdürlüğü’ne tayin edildi.

Balzac’ın babası 1746-Montirat doğumlu Bernard François Balssa (soyadının izahını geçtiğimiz haftaki yazımızda yapmıştık, yer yer değineceğiz), papazlardan Latince öğrenmiş, bir noterin yanında kâtiplik yapmaya başlamıştır. Küçük bir kasaba olan Monesties’de kâtiplik yapan François Balssa’nın, noterlikteki vesikalarda imzalarının bulunduğu söyleniyor. Balssa’nın yükselme ihtirası onu Güney Fransa’dan, Paris’e götürmüştür. İş hayatında disiplinli, tuttuğunu koparan bu adam, ilkin Paris cemiyetinin “sığ” kesimini temsil edebildi ancak. 1767’de Paris’te bir dava vekilinin yanında işe girdi. Balzac hakkında yazanların “meşhur” diye tarif ettiği keklik hikâyesi Balssa Paris’e gittikten sonra vuku bulmuştur. Âdetten olsa gerek, davavekilinin kâtipleri arada bir toplanıp, patronun sofrasına icabet ederek şereflenir, hoşsohbetle beraber yemek yerlermiş. Vekilin karısı, bizim François Balssa’ya, “Şu kekliği parçalayabilir misiniz?” deyince, hayatında hiç keklik parçalamamış güneyli kâtip, evlâdına miras bırakacağı cesur yüreğiyle, “Evet madam” deyivermiş. Kekliği öyle şiddetli dörde bölmüş ki, tabak ikiye ayrılmış. Dahası, mübalağa mıdır bilinmez, masanın örtüsü de bıçağın şiddetiyle yırtılmış.

Bernard François Balssa, daha sonraları Krallık Şûrası’nın kalemlerinden biri olur. Üstad Necip Fazıl’ın “Bir evvelinden farklı bir meziyet sahibi değildi. Zaman ve mekânı üzerinde hiçbir fikre malik bulunmuyordu.”diye tarif ettiği XVI. Louis tahtta iken, bahriye nazırlığı yapar. Mühürdarlıkta; saray mensupları arasındaki münasebetleri inceleyen yüksek mahkemede de çalışır. Honore de Balzac’ın babası François Ballsa’nın keklik bölme haricinde, pek maharetli bir adam olduğunu söyleyebiliriz. İhtilali fırsat bilip, Kardinal de Rohan’dan sonra, Paris Belediyesi’nde memur, Komün’de ise genel meclis üyesi olur. Kraliyette mühürdarlık da ettiğinden, “tekin olmayan kişi” olarak damgalanır; Balssa Fransa’nın kuzeyine, Valenciennes’e kaçar.

1795’te bankerlik yapan mültezim M. Doumerc’in yanında kâtiplik yapmaya başlar. Elli yaşına bastıktan sonra, Paris’te çuhacılık yapan, orduya erzak temin eden aile dostu bir adamın kızı Anne-Charlotte Laure Sallambier’e âşık olur. 1778 doğumlu karısı, mağaza işletip, kumaş satardı. Güzel olduğu kadar zengin Parisli genç kız, Andre Billy’nin “yontulmamış bir taşralı olmaktan kurtulamayan yaşlı bir adam” diye tarif ettiği Balssa ile niçin evlendi, bilemiyoruz. Bu dönemde Parisli kadınların ekserisi, kendisinden daha üstün, kont, dük yahut baronlardan birinin eşi olmak isterdi. Balssa’nın serveti yoktu, biriktirdiği tüm parayı “kaydıhayat” şartıyla faize yatırmıştı.

Madam Balzac’ın sonraları oğlu Honore’a vereceği izahattan hem kendisinin hem de kocası François’nın nasıl biri olduğuna dair fikirler edilenebiliriz:

“Bana drahoma olarak Beauce’da bir çiftlik vermişlerdi; bu çiftliği baban 120 ila 130 bin franka sattı; (masraftan kaçınmak için) evlenme mukavelesinde bu para yalnız 30 bin frank olarak gösterildi baban bu satışı sadece 30 bin frank saydı; ama bu para ile, Saint Lazare’daki çiftlikle Tours’daki evi satın aldığı, evi 70 bin franka çiftliği de 90 bin franka sattığı için bu iki malikanenin tutarını 160 bin frank diye hesabedeceğiz. Edouad’ın (madam Balzac’ın kız kardeşlerinden birinin oğlu) mirasından da, kızkardeşimle büyük annemin mümessili olarak 100 bin frank aldım. İkisi beraber 260 bin frank eder. Anneannenin yılda beş bin frank geliri vardı; kırk bin frank babana ödünç vermişti; baban bu parayı borsa oyunlarında kaybetti; bu yüzden anneme yılda iki bin frank irat verirdi; bu iki bin frankı anneannen bize bıraktı, biz de o da hizmetçisiyle beraber kendisini evimizde oturtur, yedirir içirirdik. Bu iki bin franklık faiz, dar gelirli ailemize hayli ağır basan bu masrafları karşılamış oldu. Şu hâlde annemden bana, doğru dürüst yılda üç bin franklık bir gelir kaldı. Babanın serveti yoktu; kaydıhayat şartiyle birkaç parça ıradı, Lafarge hisse senedleri, bir de gördüğü iş için aldığı aylıklar bütün gelirini teşkil ediyordu. Baban parasını kaydıhayat şartiyle yatırırken, günün birinde evlenip çocuk sahibi olacağını herhalde düşünmemişti. Evlenmemizi takibeden ilk yıllarda Lafarge hisse senedleri hemen hiçbir şey getirmedi; sonra yavaş yavaş yılda iki bin frank kadar getirmeğe bağladı. Babanın ölümünden iki yıl önce altı bin frank, son yılda da dokuz bin frank aldık. Şu hâlde kala kala 260 bin frankın hesabı kalıyor. Bunun otuz beş bin frankını borsa oyunlarında kaybettim, üç çocuğun dırahomasiyle iki kız için 100 bin frank harcadım; bundan başka ayrıca sana kırk bin frank ödünç verdim; gerek idare işlerinde gerekse borsa oyunlarında baban altmış bin frank kaybetti; bütün bunları toplarsak 235 bin frankın harcandığını görürüz. Geri kalan parayı da baban, arkadaşı M. Doumerc tarafından Paris’de on iki bin frank yıllıkla birinci kısım müdürlüğüne tayin edildiği zaman evi idare etmek için ben kullandım. Paris’e rahata ve saadete kavuşacağımızı umarak geldik. Vadettikleri on iki bin frankın bir santimini bile vermediler.”

“Soyluluğa” doğru…

Bernard François Balssa, Paris’te bir dava vekilinin yanında çalışırken, Tours’un valisi, General Baron de Pommereul ile tanıştıktan sonra Tours Vergiler Müdürlüğü’ne tayin edildi. 1802’de kızı Laurence’in vaftiz töreninde ilk kez soyadının önüne asalet edatını (de) koydurtan François eleştirilerin odağı oldu. 1804’te belediye başkanlığının yardımcılığını yapmaya başladı, akabinde vilayetin en yüksek rütbeli ailelerinin arasına karıştı. Vikontlar, kontlar, dükler ve baronların arasına... Bernard François Balssa, oldu bize Bernard François de Balzac! Andre Billy’nin tarifiyle Bernard:

“Hoffmann’ın romanlarındaki kahramanlara benziyen acayip bir insandı. Elimizde bulunan bir resmi onu bize kolunun altında kırmızı bir çanta, elinde kaz kanadından bir kalem, sırtında açık yakası gümüşle işlemeli koyu mavi renkte bir elbise ve beyaz bir kıravatla iaşe müdürü kılığında gösteriyor. Yüzü yuvarlaktır; aşağı doğru genişleyen favorileri vardır; ağziyle burnu oğlunun ağziyle burnuna benziyor ama yüzünün hatlarındaki sertlik Honore’nin saflığı ile tam bir tezat teşkil etmektedir.”

Balzac’ın annesi ve babasının portresinin eskizleri böyledir. Sıra Balzac’ın hayatına gelince, yer yer ailesinden bahsetmeye devam edeceğiz.

 


 

Yorum Yazın