Eserinde “Zamanın geçmişe nazaran daha hızlı aktığı hissi nereden geliyor? Zaman algımızın bozulduğunu söyleyebilir miyiz?” gibi sorularla bizi başbaşa bırakan Byung Chul Han, “Diskroni” (zaman kayması) kavramı üzerinde dururken, “Hayatın hızlandığı hissi, amaçsızca dönüp duran zamanın yol açtığı bir duygu aslında.” diyor.
Zaman algısının bozulmasıyla, yaşananların özümsenmesi de zorlaşıyor. Han’a göre, elimizde küçük bir benlikten başka hiçbir şeyimiz kalmadı.
İstinad noktası ve dünya görüşünün önemini hatırımıza getiren Han, şöyle söylüyor: “Zaman bütün ritmini kaybettiğinde, herhangi bir dayanağı veya istikameti olmadan açıklığa doğru akıp gittiğinde, doğru veya iyi zaman da ortadan kaybolur.”
Eser bırakma, insan gibi yaşamanın önemine dair bir ikaz: “Bir hedefi ve mirası olan kişi, hedefine ve varisine en faydalı olacak zamanda ölümü ister. Bu kişi, hedefine ve mirasına saygısından hayatın kutsal mekanına cılız çelenkler bırakmaz.”
Friedrich Nietzsche “Tanrı öldü” sözüne Han’ın cevabı: “Tanrı zamanı dengeleyen unsurdur.”
“Big Data” kavramı üzerinde de duruyor Byung Chul Han… “Enformasyon”un sınırsız veri akışından bahsederken tehlike çanlarının çaldığını hissettiriyor.
Milyonlarca insan, saniye başı tablet, telefon ve bilgisayarlardan bir yerlere tıklıyor. Kaydedilen verilerin ne için, nereye gittiğini düşünmenin bile ürpertiye sebep olduğunu söyleyen filozof, “bugünün hızlı akışı”nın “dağılma”ya sebep olduğunu vurguluyor. Eserde dijitalizm ve gönüllü veri hâline gelerek kendini kurban eden insanlara eleştiri var.