Çalışmada, Gazze gibi yüksek riskli ve son derece karmaşık bir coğrafyada kalıcı istikrarın sağlanabilmesi için Türkiye’nin siyasi iradesinin, sahadaki tecrübesinin ve çok boyutlu diplomatik girişimlerinin göz ardı edilemeyeceği vurgulandı.
Analizde, Ankara’nın bölgedeki tüm taraflarla iletişim kurabilme kapasitesinin, ateşkesin sürdürülebilirliği ve olası gerilimlerin yönetilmesi açısından önemli bir avantaj sunduğu ifade edildi.
ABD planlarında Türkiye’nin merkezi rolü
Arab Center Washington DC’nin analizinde, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’ye ilişkin planında Türkiye’nin Mısır, Katar ve ABD ile birlikte ateşkesin garantör ülkeleri arasında konumlandırıldığı hatırlatıldı. Türkiye’nin Gazze’nin yeniden inşası ve istikrara kavuşturulması sürecinde hem diplomatik hem de operasyonel kapasitesiyle öne çıktığı belirtilirken, kriz bölgelerinde edinilen saha tecrübesi, insani yardım alanındaki kurumsal birikim ve bölgesel aktörlerle sürdürülebilir diyalog kanallarına sahip olunmasının Washington açısından önemli avantajlar sunduğu kaydedildi. Analizde, bu özelliklerin Türkiye’yi Gazze dosyasında ABD için vazgeçilmez ortaklardan biri haline getirdiği değerlendirmesine yer verildi.
Diplomatik ağırlık ve uluslararası meşruiyet vurgusu
Çalışmada, Gazze’de istikrarın sağlanmasına katkı sunabilecek aktörlerin sınırlı olduğuna işaret edilerek, Türkiye’nin siyasi irade, askeri ve sivil kapasite ile çok taraflı diplomasiyi eş zamanlı yürütebilen nadir ülkelerden biri olduğu ifade edildi. Türkiye’nin insani yardım operasyonlarındaki uzun yıllara dayanan deneyimi, yeniden yapılanma süreçlerinde kazandığı teknik birikim ve gerektiğinde sahada görev alabilecek kapasitesinin, uluslararası çabalar açısından somut katkılar sunabileceği belirtildi. Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Gazze’de Uluslararası İstikrar Gücü’nü yetkilendiren olası bir kararının, Türkiye’nin üstlenebileceği rol için gerekli hukuki zemini oluşturacağına dikkat çekildi. Analizde, Ankara’nın uluslararası hukuk ve çok taraflılık vurgusunun, Gazze’de sürdürülebilir bir çözüm arayışında önemli bir unsur olarak öne çıktığı değerlendirmesi yapıldı.
