28 Şubat deyince aklımıza hep olarak hayat tarzına müdahale geliyor. Darbenin aktörleriyle hesaplaşılması geliyor. Ama bugünkü yazınızda meselenin iktisadi boyutuna dikkat çekmişsiniz. Yazınızda bahsettiğiniz 28 Şubat’ın ekonomik travması kısaca nedir ve bu durumun müsebbipleriyle hesaplaşıldı mı?
Darbelerin Türkiye’de iki ekonomik travması vardır. Birincisi IMF ile “stand-by” anlaşmasıdır ve 60 darbesinden 2013’e kadar bu faktör travmatik etkisini sürdürmüştür. 28 Şubat ise zaten var olan darbeci ekonomik travmanın ikincisini doğurmuştur. Buna da cari açık diyoruz. Cari açık 28 Şubatçıların hortumlattığı bankaların bir sonucu olmuştur. Ve neden oldukları bu sorun gene 28 Şubatçılar ve onların zihniyet tarafından Türkiye üzerinde bir ekonomik travma olarak baskı enstrümanına dönüştürülmüştür.
Elbette bir hesaplaşma bu anlamda gerçekleşmedi ama belki bugün asıl yapılacak iş bu travmadan çıkmak ve 28 Şubat’ın takip eden unsuru olan Siyasal batıcıların eninden değneğini almaktır.
Bizim yaşadığımız bu ekonomik travmanın daha ağır şeklini yaşayan Suriye’nin kalkınmasında Türkiye inşallah büyük rol oynayacak. Özellikle iç kamuoyunu aydınlatmak açısından Türkiye’nin bu girimi rasyonel olarak da gerekli mi?
Türkiye, Suriye’deki devrimin anti-demokratik finans çevrelerince çalınmasına ve kendine mal edilmesine elbette izin vermemelidir. Suriye şimdi bizim ilk kalkınma planlarımızı hazırladığımız günlerini yaşıyor. Böyle bir süreç menfaat umanlarla değil dostlarla aşılabilir. Türkiye bu dostlardan en önde geleni olmak yanında diğerlerini de etrafında toplayabilecek güce bilgi birikime ve kurumsal yapılara sahiptir. Yeni Suriye’nin ilk kalkınma programını destekleyebilecek ve yönetişimini sağlayabilecek İslam İşbirliği Teşkilatı uhdesindeki kimi kurumlar Türkiye merkezinden çalışmaktadır. Comcec ve Sesric bu anlamda en başta sayılabilecek kurumsal yapılanmalardır. Türkiye bu enstrümanları yapıcı biçimde kullanarak Suriye’nin geleceğinin aydınlığını Suriyelilerle beraber sağlayabilir. Böylece çöken küresel sistemin IMF gibi antidemokratik çözümlemeleri yerine demokratik bir finansal yönetişimin de mümkün olabileceğini gösterebilir. Bu Türkiye’nin bölgedeki adalet devriminin nişanesi olur.
Aksi taktirde çöken küresel sisteme Suriye’yi finansal anlamda teslim etmek hem Türkiye hem Suriyeliler için irrasyonel olur.
Teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.