John Berger, Abidin Dino, Randa Mdah ve Necip Fazıl

0
John Berger, Abidin Dino, Randa Mdah ve Necip Fazıl
Sanatçı aynı zamanda politik bir şahsiyettir. Picasso'nun ifadesiyle, "Dünyada olup biten hâdiselere bütün varlığıyla tepki gösterir. Başka insanlara ilgi göstermeden, üstüne fildişinden bir umursamazlık geçirerek, kendini besleyen hayata sırtını nasıl döner?" Berger, Picasso’nun düsturuna mutabık bir hayat sürdü; Gazze’yi ve oradaki Müslüman sanatçıları ziyaret etti.

John Berger komple sanatçıdır; senarist, belgesel yazarı, romancı ve ressam; dolayısıyla asrımızın en büyük sanat münekkidlerinden birisidir. 1926'ta Londra'da doğmuştur, 2017'de hayatını kaybetmiştir.

Seneler evvel "Görme Biçimleri" isimli iki saatlik belgeseline tevafuk edip, seyretmiş ve "perspektif"e dair söylediği şu ifadeleri not almıştım: "Perspektif, resimde her şeyi seyircinin gözüne göre merkez alır. Bu, sanki bir ışık huzmesinin deniz fenerinden dışarı çıkıp gitmesine benzer şekildedir, tek fark görüntülerin gözün içine doğru gelmesidir! Ve bizim resim geleneğimiz bu görüntüleri 'gerçek' diye isimlendirir. Perspektif, gözü görülebilir dünyanın merkezi yapar." Belgesel 1972'de BBC'de yayınlanmıştır. Aynı isimde bir de kitabı vardır Berger’in. Ayrıca "Portreler" ve "Manzaralar" diye birbirini tamamlayan iki eseri Türkçe’ye tercüme edilmiştir, gayet güzeldir. Portreler ve Manzaralar'da kısa kısa levhalar altında, sanatçıların hayatlarıyla beraber eserlerine yer verilmiştir, eleştirisi yapılmıştır. Tâ M.Ö 30.000'den 1983'e kadar bir şekilde birbiriyle alâkası olan izlerin peşinden koşmuş Berger. Bir Doğu'dan, bir Batı'dan esintiler, Gustave Flauber'in seyahatnamesinin sanat plânında ele alınışı gibi. John Berger ehemmiyetli bir adam.

Dino ve Necip Fazıl

Berger, Anadolu ve İslâm kültürüne de aşinâ birisi. Abidin Dino ile de sıkı arkadaşlığı var. Zaten Portreler'de Ressam Dino'dan (1913-1993) bahsediyor. Dino, yirmili "Genç Şair" Necip Fazıl'dan yedi-sekiz yaş küçük... Üstad'ın "Bâbıâli"sinde aynen şöyle geçiyor: "Dino, Genç Şairin en yakın dostudur. Önce Ahmed Kutsi, peşinden Peyami Safa, Burhan Toprak, derken Fikret Âdil ve Abidin Dino. (...) Çizdiği resimlerde eşyanın ruh iskeletine kadar sızmaya çabalayan ve dış biçimler içinde iç şekiller arayan yanık kafa, kavruk istidat!.."

Abidin Dino, Paris'te Villejuif Hastanesi'nde öldü. Evvela ses çıkaramaz oldu, üç gün sonra da hayatını kaybetti. Abidin Dino, Paris’teyken Berger onunla bir hayli zaman geçirmiş, ölüm haberini aldıktan sonra da teessüre düşmüş. Dino’nun geriye kalan çalışmalarına bakıp, “Abidin yine yolculuğa mı çıktı? Bunlar da ölülerin resimleri mi?” diye soruyor kendisine… Soluğu kesilircesine ağlıyor ve dua ediyor.

Berger'in Gazze Seyahati

Sanatçı aynı zamanda politik bir şahsiyettir. Picasso'nun ifadesiyle, "Dünyada olup biten hâdiselere bütün varlığıyla tepki gösterir. Başka insanlara ilgi göstermeden, üstüne fildişinden bir umursamazlık geçirerek, kendini besleyen hayata sırtını nasıl döner?" Berger, Picasso’nun düsturuna mutabık bir hayat sürdü; Gazze’yi ve oradaki Müslüman sanatçıları ziyaret etti, İsrail’in zulmüne tepki gösterme Ramallah’taki Randa Mdah’ın da dahil olduğu küçük sanatçı grubunun atölyesindeki eserleri tetkik etti. Randa’nın “Kukla Tiyatrosu” isimli tavandan iplerle bağlı üç figürlü işine baktı. Sanatçıların eserleri üzerinden Filistin direnişine destek verdi; İsrail’i boykot çağrıları yaptı. Entelektüelleri ve sanat camiasını örgütledi. İsrail’e yapılan yatırımların durdurulmasını talep etti. Berger’e göre dünyanın en büyük hapishanesi Gazze’dir. Berger ayrıca Gazze seyahatinde Al Rabweh isimli tepede bulunan “Filistin Direnişinin Şairi” Mahmud Derviş’in mezarına gitti ve şairin “Mural” şiirinden şu mısraları tekrar etti:

İşim var volkan coğrafyasında.

Lut günlerinden Hiroşima kıyametine kadar

çöl çöldür. Sanki burada yaşıyorum ebediyen,

bilmediklerime karşı şehvetim var.

Belki “şimdi” daha uzaktır.

Belki dün daha yakın ve mazi olan yarın.

Fakat sıkıca tutuyorum “şimdi”nin elinden

geçsin diye yakınımdan

dağ keçisinin kaosu gibi tarih

döngüsel zaman değil.

Kurtulacak mıyım yarın

elektronik zamanın süratinden

ya da kurtulacak mıyım yarın

çöldeki kervanımın yavaşlığından?

işim var ahiretim için

Yarın yaşamayacakmışım gibi. İşim var

hep ebedi olan bugün için.

Bundandır ki kulak veriyorum aheste aheste

Kalbimdeki karıncanın sesine…”

Bir damla su taşıyan karıncanın hikâyesi herkesin malumudur. Fildişinden kuleler, kalbindeki karıncanın sesine kulak verenlerin haklı zaferiyle son bulacak.

Baran Dergisi 738.Sayı

 


 

Yorum Yazın