Esad rejiminin devrilmesini, “Zorbalıklar döneminin kellesi devrildi” olarak yorumladınız. Bu zorbalıklar döneminin sonunun başlangıcında Aksa Tufanı’nın rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aksa Tufanı bütün Müslüman milletlere, özgür insanlara cesaret, güç ve azim verdi. Aksa Tufanı’nın en büyük sonuçlarından bir tanesi; bölgenin en büyük gücü olarak gösterilen İsrail’in ne kadar zayıf olduğu ortaya çıktı. Müslüman ve özgür insanlar baktılar ki; dünyanın “en büyük güçlerinden” İsrail bu kadar zayıfsa diğer rejimler katbekat daha da zayıftır. Esad rejimi 10 yıl önce zaten yıkılmıştır! Bölgedeki hainler ve ajanların desteğiyle ayakta kalabildi Esad rejimi. Bunu gören Suriyeli Müslüman mücahitler, “fırsat bu fırsat!” dediler ve bunu da geri tepmediler.
Soykırım altındaki gazi Filistin milleti, Suriye’deki devrimi nasıl karşıladı?
Burada anlaşılması gereken bir husus var; Müslümanların davaları ve kanı birdir! Biz Müslümanlar, aynı davayı sahiplenmek zorundayız, aynı kanı, aynı derdi taşıyoruz. Dolayısıyla Suriye’de bir zorba rejimi yıkılmışsa, yıkılıyorsa sevinmek zorundayız. Buna sevinç duymama lüksümüz yok! Sevinmeyenler imanını sorgulasın. Filistin ahalisi olarak Doğu Türkistan için de aynı hissiyattayız. Çeçenistan için de bu geçerli. Esad rejiminin yıkılması istisnasız tüm Filistinlileri sevindirmiştir. Müslümanlar olarak şuna inanıyoruz; Kudüs fetholunmadan önce hep Şam fethedilmiştir. Dolayısıyla Kudüs’ün kurtuluşu, özgürlüğü Şam’dan geçer! Ben buna inanıyorum. Hazret-i Ömer, Selahaddin Eyyubi ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde hep Kudüs’ten önce Şam fethedilmiştir.
Geçtiğimiz günlerde Maariv Gazetesi’nin bir haberini paylaştınız. Haberde, Abdülfettah es-Sisi yönetiminin Suriye’deki devrimden rahatsız olduğu yazıyordu. Suriye’de rejimin tepelenmesi, bölgede bir domino etkisi yapar mı? Böyle bir hâl görüyor musunuz?
2010-2011’li yıllara döndüğümüzde Arap Baharı’nın başlangıcına baktığımızda; bir rüzgâr esmişti değil mi? İnsanlar hain-ajan iktidarların yıkılmasını talep etmişti. Tunus’ta başladı, Libya, Yemen, Sudan ve Mısır’a kadar da gitti. Suriye’de de vuku buldu. Ve Suriye devrimi diğerlerine benzemiyordu. Samimi bir devrimdi. Mısır şu an kaynıyor. Gazze olayı var burada. Bunu hatırlamak zorundayız. Mısır ordusu ve halkı Müslüman. Onların başlarındaki kişiler başka olsa da bu böyle. Gazze’de yaşananlar, Mısır halkını da ilgilendiriyor. Yani oradaki insanlar “madem Esad yıkıldı, bizimki de yıkılabilir” diyor olabilir; Sisi ve yöneticileri de bunu biliyor. İsrail’in iç istihbarat başkanı (Şin Bet) ile toplantı talebinde bulundu. İsrail İç İstihbarat Servisi Şin-Bet yetkilileri ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi programlarını acil iptal edip Mısır’a gitti. Bunlar tüm programlarını iptal ederek, Mısır’a gitti. “Suriye’de yaşananlar sonucunda Mısır’da bir halk ayaklanması çıkarsa, İsrail Mısır’ı koruyacak mı?” Bunun garantisini almaya çalıştı Sisi yönetimi. İsrail tarafı buna “Siz bizi koruyorsunuz, yönetiminizi korumakla mükellefiz” diyor. Bir raporda “İsrail ordusunun Ortadoğu ülkeleriyle askerî olarak ilişkilerini güçlendirmek istediği, başka bir halk devriminin patlak vermesine karşı uyarıda bulunulduğu” yer alıyor. Suudi Arabistan, Bahreyn ve Ürdün’e de vurgu yapılıyor. Suriye’deki bazı aktörlerin finansörü Suudi Arabistan ve Bahreyn idi. Ürdün ise sınır açısından İsrail’i koruyan en büyük devlet şu an. En uzun sınır Ürdün sınırı. İsrail’e hamilik yapıyor. Filistin’in kurtuluşundan bahsediyorsak; Esad yıkıldı. Sisi düşmeden de Filistin özgürleşmeyecek. İsrail yıkıldığında da Ürdün yıkılmış olacak.
Teşekkür ederiz vakit ayırdığınız için.
Ben teşekkür ederim, kolay gelsin.