Kayseri’de ve Suriye’nin kuzeyinde meydana gelen provokasyonları nasıl görüyorsunuz? Birbirlerinden bağımsız gelişmeler olması mümkün mü?
Mültecilere dönüş yolunu açıp ‘Teröristan’ hayalini bitirecek Erdoğan-Esad zirvesinden önce, içeride ve dışarıda fitne ateşi yakıldı. Buradaki durumu kaşıdığınızda, attığınız bir taş bile artık Suriye'de karşılık bulur. Yani insanlar sürekli "biz ezeriz, döveriz, vururuz, aşağılarız, kovalarız" diyor. Ancak durum öyle değil. Türkiye'nin Suriye içlerinde yaklaşık 35 bin kişilik bir varlığı var; askeri, AFAD’ı, Kızılay’ı, tüccarı, polisi, valisi, vali yardımcısı, eğitim görevlileri, üniversiteler ve okullar dahil. Ümit Özdağ'ın şahsında ama asıl arka planda başka aktörlerin olduğu bir kesim, "vururum, döverim, kovalarım Suriyelileri" diyor. Artık şunu bilmek zorundayız, oraya günlük binlerce insanımız girip çıkıyor. Orada teröre karşı konuşlanmış askerlerimiz var. Bütün bu hikâye bize bir şeylerin birileri tarafından, özel olarak planlandığını gösteriyor; aktör gibi gördüğümüz herkes aslında bir piyon. Çok daha dehşetli bir durum var.
Kayseri’deki provokasyonların temel motivasyon kaynağı ırkçılık mıydı?
Bu çapulculara, bu suç makinelerine, faşist, insanlık dışı yaratıklara meydan vermemek lazım. İnsanlara Müslüman diye düşmanlık ediyorlar. Yarın senin başörtülü hanımını, benim başörtülü kızımı, annemi, eşimi de aynı şekilde görürler. Bu canileri ezmezsek sürekli daha da cüretkâr olacaklar. Neden İngilizlere saldırmıyorlar? Neden Ukraynalılarla dertleri yok? Bu adamların hepsi suç makinesi. Üstelik enteresan bir şey: Hiçbiri Türk değil. Hepsi gayri Türk. Burada esas olan kullandıkları ikonlar, semboller ve söylemler. Suriyeliler üzerinden Müslümanlara gözdağı veriyorlar, İslam'a ve değerlerine saldırıyorlar. Bence her aklı başında insan, Müslüman olmasa bile, toplumsal huzuru önemseyen herkesin bunu görmesi gerekiyor.
Mülteci meselesini çözmek için nasıl bir yol izlenmeli?
Eğer bir şeyler yapılacaksa bunun şu şekilde olması lazım, oradaki Suriyelilere güvenceler vererek. Dün Erdoğan’ın çok güzel bir açıklaması vardı: “Biz bize güvenenleri yolda bırakmayız” dedi. Suriyelilere şunu demeniz lazım: "Sizi Esad'a teslim etmeyeceğim. Sizin bütün haklarınızı sıfırlamayacağım. Size verdiğim destek, buradaki büyük oyunu, buradaki küresel tezgâhı bozmak için." Buna inandırmanız gerekiyor. Eğer bunları kaybedersek bütün Suriye'yi kaybederiz. Çünkü Esad dediğiniz adam nedir? 2024'te Esad'ın yaslandığı zemin Suriye'nin yüzde 3'ü bile değil. Nusayriler de bu savaşta çok kırıldılar. Orada öyle bir sosyal zemin yok. Esad, Fransızların oraya getirdiği bir kukla. Dedesi, babası İskenderun'dan gitme. Yani bütün Suriye halkını Esad'a feda etmemek lazım. Bu strateji değişikliklerini doğru anlatmak gerekiyor. Böyle bir şey olursa belki tahrik etmek isteyenler, provokasyonlar olabilir ama önlenebilir. Ama bu halkın nefretini, öfkesini veya satılmışlık duygusunu hissettirirseniz sadece askeri ve stratejik olarak değil, vicdanî olarak da kaybederiz.
Ekiphaber - Baranhaber