Ne var ki Filistinli çocuklar için bugün çok acı bir hatırlatmaya dönüşüyor. Çünkü onlar, 1948 yılından bu yana süren siyonist baskı, zulüm, katliam ve işgalin en savunmasız mağdurları olarak yaşam mücadelesi veriyorlar.
Filistin Direniş Hareketi HAMAS, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada bu gerçeğin altını bir kez daha çizdi. Filistinli çocukların kaderi, yetmiş yılı aşkın süredir sistematik baskı, yerinden edilme, korku ve kayıplarla doludur. Dünyanın en temel değerleri olan insan hakları ve çocuk hakları, ne yazık ki onların söz konusu olduğu yerde askıya alınmış gibi görünüyor.
İşgalci soykırımcılarla birlikte bu politikaya karşı ses çıkarmayan, kayıtsız kalan ve kimi yerde de destek veren Batılı ülkeler ve uluslararası sistem, en az işgalci katiller kadar bu suçta pay sahibidir.
İnsan hakları savunucusu olduğunu iddia eden pek çok batılı devlet, söz konusu Filistinli çocukların yaşam hakkı olduğunda sessiz kalıyor ya da işgalci soykırımcılara destek veriyor. Özellikle 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze'de yaşanan soykırım ve katliamlar, çocukların üzerine atılan tonluk bombalar, dünya kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşmiş olmasına rağmen, uluslararası anlamda bir karşılık bulup işgalcilerin durdurulmasına ya da Siyonistlerden hesap sorulmasına katkı sağlayacak bir mekanizmanın kurulmasına olanak sağlamadı.
Gazze'ye atılan her bombanın altında bir gelecek, her yıkılan evin içinde yarım kalmış bir çocukluk saklıdır. Filistin’de bugün binlerce çocuk katledilmiş, binlercesi de yerinden edilmiştir. Bu çocukların vebali katliam gerçekleştiren işgalcilerin ve destekçilerinin üzerinedir. Bu aşağılıklar elbette er ya da geç yaptıkları zulüm ve katliamların hesabını verecektir.
Ümmetin onuru HAMAS'ın açıklamasında da verdiği bilgiler doğrultusunda, son iki yılda Gazze'de yaşanan savaş ve abluka, 20 binden fazla çocuğun şehit olmasına, binlercesinin enkaz altında kaybolmasına, 30 binden fazla çocuğun ebeveynini kaybetmesine ve sayısız yaralanmaya yol açtı. Bütün bunlar işgalci katillerin Neonazi politikalarının göstergesidir.
Dünya, söz konusu kimi ülkelerin mavi gözlü, sarı saçlı çocukları olduğunda hızla refleks gösteriyor, uluslararası hukuk ve insani değerler hatırlatılıyor. Ancak konu Filistin olduğunda bu duyarlılığın aynı düzeyde yansımaması, küresel sistemin ikiyüzlü yanını açıkça ortaya seriyor. Çifte standart yalnızca siyasi bir tutum değil; çocukların yaşamı söz konusu olduğunda ahlaki bir çöküş işaretidir.
Bugün yapılması gereken, dünyanın neresinde olursa olsun katledilen çocukların sesine kulak vermektir. Onları koruyacak mekanizmaları işletmek, insani yardım koridorlarını açmak, ayrım gözetmeksizin sivillerin korunmasını savunmak, uluslararası hukuku işletmek ve en önemlisi de iki yıldır çocukları acımasızca katleden soykırımcı siyonistlerin yargılanması için somut adımlar atmaktır.
Çünkü mazlum Filistinli çocuklar yalnızca bir çatışmanın, bir katliamın mağdurları değil; dünya vicdanının sınandığı bir aynadır. O aynaya bakmadan ve işgalci katillerden hesap sormadan, kırılan yürekleri ve katledilen çocukları görmezden gelerek ne adaletten söz edebiliriz ne insan haklarından ne de çocuk haklarından...


