Star gazetesi yazarı Sibel Eraslan bugünkü yazısında, Filistin'i "Hamas olmayacak" şartıyla tanıyan ülkelerin aslında Filistin halkını tanımadıklarını yazdı:
"Birleşmiş Milletler'in 80. toplantısı, tarihi anlara şahit oluyor. 'Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması İçin Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans" başlıklı toplantıda; Fransa, İngiltere, Portekiz, Monako, Avustralya, Kanada, Belçika, Lüksemburg, Malta, Andorra, Filistin Devleti'ni resmen tanıdıklarını ilan ettiler.
Bu büyük olayın diplomatik anlamda mayasını çalan ve hızlandıran liderse kuşkusuz sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Çünkü o her defasında mazlumların gür sesi olabilmiş bir siyasetçidir.
Gelelim tanınma kararlarının ardına bakma işine!
Filistin Devleti'ni tanıyan bu adımlar, her ne kadar insanlık vicdanını memnun etse de hem Ortadoğu'daki karmaşık dengeler hem de dünyadaki küresel yeni çatışma alanları, bulanık bir ortam oluşmasını sağlıyor. Gazze'deki insanlık krizinin ikinci yılında, "iki devletli çözüm" terkibi, fark ettiyseniz, daha çok söylenmeye başlandı. Bununla birlikte yine de ağır çekingenliklerin olduğu-olacağı ortadadır.
Nitekim İngiltere Başbakanı Keir Starmer; İngiltere'nin Filistin'i tanıdığını ilan ettiği demecinde; hem Filistinliler, hem de İsrailliler için barış umudunu canlı tutmaktan söz etti. Oysa İsrail'i yönetenlerin, Filistin devletiyle de Filistinli halk ile de barış ilan etmeye taraftar olmadığını tüm dünya bilmekte... Peki bu neyin umudu, hangi barış? İsrail binlerce masum bebeği, anneyi, yaşlıyı, engelliyi, feci şekilde katlederken, soykırım suçunu işlerken hangi barıştan söz edilebilir?
Dolayısıyla ülkelerin resmen tanıma kararlarının ardına bazı imalar, şartlar, dilek, temenniler eklemeleri, farklı şüphelere yol açıyor. Bu güvensizlik ortamını pekiştiren de kuşkusuz İsrail!
ABD Başkanı Trump, BM Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, Gazze'deki savaşın derhal durdurulması gerektiğini söyledi ve ekledi: "Bazı ülkelerin Filistin'i tanıma kararı Hamas'ın vahşetlerini ödüllendirmektir."
Buradan tartışma yeni bir boyuta evriliyor kanımca... Filistin'i resmen devlet olarak tanıyan ülkeler de, ABD gibi henüz tanımamış olan ülkeler de HAMAS'ı asla muhatap bulmak istemiyorlar. Onların kendilerince muhatap olarak görebildikleri isim Mahmud Abbas'tır. Dolayısıyla tüm dünyanın Filistin'de barış olarak gördüğü zarftan, Filistin'in kendi içinden kaynaması/çatışması çıkıyor aslında...
Bu bağlamda, uluslararası zeminde, Filistin'in resmen devlet olarak tanınmasından sonraki 2. perdede, Hamas ile Filistin Yönetimi arasındaki siyasi bölünme giderek artacak gibi gözüküyor. Dolayısıyla Filistin'in önünde devasa sorunlar halen ayaktadır: Gazze'deki 2. yılını dolduran insani kriz, Filistin'deki liderlik kapışması ve soykırımcı İsrail'in dur durak bilmeyen işgalci politikaları bir arada düşünüldüğünde bendeniz de kötümserlere hak vermiyor değilim.
Filistin'in devlet olarak tanınmasını sağlamak, evet çok önemli bir dönüm noktası, çok değerli bir başarı. Lakin bu başarı, ancak Filistinliyi de tanıyarak hayatiyet kazanabilir. Savaşı veren Hamas, halkın güvendiği güç Hamas, Hamas adeta bir Kuvâ-yi Milliye gücü iken, idareyi Hamas'ı terörist ilan ederek Mahmud Abbas siyasetine bırakmak, apaçıktır ki Filistinliyi tanımamak demek."