Akşam gazetesi yazarı Murat Özer bugünkü "Hedefi şaşırmayın" başlıklı yazısında, Gazze'yi istismar ederek kendi siyasi ajandaları için -çoğu uydurma bilgilerle- hedefi İsrail'den alıp Türkiye'ye yöneltmek isteyenlere dikkat edilmesi gerektiğini yazdı.
"Sumud Filosu görevini başarıyla tamamladı. Bütünüyle sivil bir aktivite olan filonun hedefi dünya kamuoyunun dikkatlerini Gazze'de yaşanan soykırıma çekmek ve 19 yıldır kesintisiz olarak süren ablukayı delmeye çalışmaktı.
Şiddet içermeyen barışçı/sivil eylemlerin hedefi, muhatabının gerçek yüzünü ifşa ederken, tutuklanmayı göze alarak problemi uluslararası bir hale getirmektir. Böylece vatandaşı olduğu ülkeler istemeyerek de olsa konuya müdahil olmak zorunda kalırlar.
Eylem tamamen propaganda amaçlı olduğu için burada en büyük görev medyaya düşmektedir. Batı medyası filoyu ve İsrail'in saldırısını görmezden gelemedi. Bazıları olayı küçük haberlerle geçiştirmek zorunda kalsa da filo amacına ulaşmayı başardı.
ABD basını filoya baskın haberini manşete çekmeden değerlendirdi. NY Times kısa bir haberle, filoya İsrail askerlerinin müdahale ettiğini duyurdu. The Wahsington Post da NY Times gibi İsrail açıklamalarına yer vererek olayı haberleştirdi. Konuyu manşetten vermedi.
İngiliz basını da ABD'den farksızdı. BBC filoyu haberleştirmek yerine İngiltere'de bir sinagogda yaşanan bıçaklı saldırıyı manşetten duyurdu. Filoyla ilgili haberler BBC'nin Türkçe edisyonunda kendine yer buldu. İtalya ve İspanya dışında Batı basını genel olarak filoya gözlerini kapadı.
İtalya'nın en çok satan gazeteleri La Repubblica ve Corriere della Sera filonun haberini manşetten duyurdu. Bunda İtalya'daki liman işçilerinin Sumud'la dayanışma için ülke genelinde başlattığı grevin de büyük katkısı oldu.
Arap basının amiral gemisi Al Jazeera beklendiği gibi filonun her hareketini haberleştirdi. Dubai merkezli Al Arabiya'nın ve Mısır Gazetesi Al Ahram'ın da manşetinde filo vardı.
Fakat filo hareket ettiği andan itibaren sürekli gündemde tutan, İsrail saldırısı başladığı andan itibaren ise normal akışını keserek saatlerce canlı yayın yapan tek ülke Türkiye oldu. Başta devlet televizyonu TRT olmak üzere Türk medyası bu sınavdan alnının akıyla çıkmayı başardı. Türk televizyonları filoya yönelik yapılan karartmayı kırarak dünya kamuoyunu haberdar etmeyi başardı.
Bunun sebebi elbette Türkiye'nin dünyada İsrail'e karşı her türlü ambargoyu uygulayan ilk devlet olması. Türkiye soykırım başladığı andan itibaren tüm İsrailli diplomatları ülkelerine gönderdi. Tüm diplomatik ilişkileri kesti.
Bazıları İtalya'daki grevin benzerinin neden ülkemizde olmadığını soruyor? Çünkü Türkiye'den İsrail'e çöp dahi gitmiyor. Oysa AB ülkeleri İsrail'in ABD'den sonra en büyük silah tedarikçileri. İspanya gibi birkaç ülke dışında İsrail'le diplomatik ilişkilerini askıya alan hiçbir Batı ülkesi yok. Avrupa'da yapılan protestoların hedefinde kendi hükümetlerinin de olması son derece doğal. Zaten protestolar temelde ülkelerin İsrail'e tavır almasını sağlamak için yapılıyor.
Türkiye zaten devlet düzeyinde İsrail'e karşı yapılabilecek her şeyi yapmış durumda. Bundan ötesi sadece "savaş ilanıdır".
Oysa Batı ülkeleri hala İsrail'e desteğini sürdürüyor. Arap dünyası ise başka bir bahis. Fakat unutmayalım ki, Arap dünyasında birkaç istisna ülke dışında bırakın ilişki kurmayı, İsrail diye bir devletin varlığı dahi kabul edilmiyor.
Hamas, 7 Ekim'den bu yana İsrail'in kirli yüzünü ifşa ederek ve güçlü bir direniş ortaya koyarak üzerine düşeni fazlasıyla yaptı. Fakat bundan sonra Hamas'ın silahsızlanmasını istemek nasıl bir haksızlıksa, Hamas'tan bu koşullar altında savaşı sürdürmesini istemek de o kadar haksızlık.
Gazze'yi istismar ederek kendi siyasi ajandaları için -çoğu uydurma bilgilerle- hedefi İsrail'den alıp Türkiye'ye yöneltmek isteyenlere dikkat etmek gerek. Kimsenin hedefi saptırmasına müsaade edilmemeli.
İsrail'e nefes aldıracak, enerjimizi boşa harcayacak tüm tartışmalardan uzak durulmalı."