Ersin Çelik: İtalyan annelerin gözyaşlarıyla uğurlandık

0
Ersin Çelik: İtalyan annelerin gözyaşlarıyla uğurlandık
"İtalyan annelerin gözyaşları peşimizden Akdeniz’e akıyordu. Bu gözyaşları elbette Gazze içindi. Bizler ise onların aracıları olmuştuk."

Terör devleti İsrail'in ablukasındaki Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkan Sumud Filosu'nun gönüllülerinden, Yeni Şafak gazetesi yazarı Ersin Çelik bugünkü filo günlüğünde, sefere çıkışlarının ilk gününü yazdı:

"İki saat sonra ayrılırken bu kez coşkunun yerini uğurlanmanın hüznü almıştı. Limanda toplanan insanlar, en yakınını uğurlarcasına sımsıkı sarıldılar bizlere. İngilizce, “God bless you” diyerek bizlere sarılıp ağlayan onlarca İtalyan kadınla konuştum. Çok samimi ifade ediyorum, evlatlarını uğurlar gibi davranıyorlardı. İtalyan annelerin gözyaşları peşimizden Akdeniz’e akıyordu. Bu gözyaşları elbette Gazze içindi. Bizler ise onların aracıları olmuştuk.

Bismillahirrahmanirrahim. Gazze yolundayız… Dün sabah, Sicilya’nın Augusto bölgesindeki limanda demirli teknelerimize bindik ve halatlar çözüldü. Artık karada değiliz. Filo Günlükleri’nin üzerindeki ilk yazısını büyük bir heyecanla kaleme alıyorum.

Ama önce dün geceden başlayacağım. Türkiye’den gelen 9 kişilik kafile ve Avrupa’dan gelen Türkler ile kaldığımız evde toplandık. Son hazırlıklarımızı yaptık. Çantalarımızı mümkün olduğu kadar küçültmemiz istenmişti. Bu nedenle iki üst iki alt kıyafet ve terlik ve şapka gibi birkaç eşya aldık yanımıza. Benim ayrıca kamera çantam ve yazılarımı kaleme aldığım tabletim var. Sonra oturduk birlikte geçirdiğimiz 12 günü gözden geçirdik. Hüsamettin Kaptan son uyarılarını yaptı, hayati tavsiyelerini sıraladı. Bu arada bineceğimiz tekneler bir gün önceden belli olsa de değişmeler oldu. Yeni bir heyecan fırtınasına daha tutulduk desem yeridir. Şunu ifade edeyim: Eğitimlere katılan çok fazla kişi gemilere binemedi. Bizden de bir arkadaşımız geri dönmek zorunda bırakıldı. Çok uğraştık ancak kontenjan açılırsa, -ki bu ihtimal hâlâ çok güçlü- Filo’ya dahil edilmesi sözünü aldık. Bu yazımı yazarken Filo’nun Türkiye Delegasyonu geride bırakmak istemediğimiz arkadaşımız için uğraşıyordu.

Avrupa Delegasyon’un eğitimleri ne kadar sıkı tuttuğunu söylemiştim. Bizden bir kişiyi eksiltmelerinin nedeni, diğer milletlerden katılımlara göre eşit dağılım yapma ilkeleriydi. Fakat organizatörler eğitimlerde yapılan soru-cevaplardaki agresif tutumları da dikkate alarak Avrupalı çok sayıda gönüllüyü elediler. Kriterleri çok net: Hem gemilerdeki zorlu koşullara uyum sağlayacaklar ve verilen sorumlulukları yerine getirecekler hem de olası senaryolarda sakin kalacaklar. Agresif davranan herhangi biri tüm Filo’yu tehlikeye atabilir.

Ancak şuna şahidim; Sumud Filosu’nun Avrupa Delegasyonu sahada çok çaba gösterdi. Hem çok sayıda ülkeden gelen gönüllülerin eğitimlerinin koordine edilmesi hem de limandaki işleri yürütürken ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar. Eledikleri insanları kırmadan, incitmeden ikna etmeye çalıştılar.

Gece hem yeni gemi atamalarının heyecanı hem de karadaki son akşamımız olmasının hüznü ile koyulduğumuz sohbetin sonunda cemaatle yatsı namazımı kıldık. Hüsamettin Kaptanımız, çıktığımız Gazze seferinin insani ve manevi sorumluluklarını vurguladığı çok içli bir dua etti. Helalleşmek için ayağa kalktığımızda hepimiz ağlıyorduk. Hal dilimiz Gazzece konuşuyordu. Şu kısa 12 günde aramızda oluşan hukuka şükürler ettik.

Sonra odalarımıza çekilip, günlerce uzak kalacağımız bir yatağın konforuna teslim ettik kendimizi. Her yolculuk öncesi heyecan yaşarım, uykuya dalamam. Gece erkenden havaalanına gitmişliğim çok olmuştur. Bu sefer öyle olmadı, 4 saat de olsa deliksiz uyudum. Sabah namazından sonra da evde kalan yiyeceklerden atıştırıp limana hareket ettik.

Bizim evimiz çok yakındı, gönüllülerin büyük kısmı ise 45 kilometre uzaktan geldiler. Ben ve kafilemizdeki doktorlardan Prof. Haşmet Yazıcı aynı teknedeyiz. Diğer arkadaşlar da ikişerli olarak dağıldılar. Limandaki halat çözme hazırlıkları biterken bizler de deniz üstündeki geçici evlerimize çıktık. Kaptanımız ve yardımcıları ile tanıştık.

İtalyan kaptanımız celalli ve çok tecrübeli biri. Bir yardımcı iki de tayfası var. Bizleri güverteye toplayıp ekibini tanıttı ve hemen hizaya çekti: “Güvertede bir elinizi iplere tutmadan yürümeyeceksiniz. Temiz şeyler giyineceksiniz. Teknede yalınayak olun. Aldığınız eşyaları mutlaka yerine koyun. Açıkta bir şey bırakmayın. Her şeyin bir yeri var. Deniz sizden büyüktür, güçlüdür. Onun kurallarına uymak zorundasınız. Sağda solda eşyalarınızı görürsem ikinci uyarıdan sonra denize atarım. İçimdeki korsanı çıkarmak istemiyorum.”

Teknede toplam 10 kişiyiz. Bu bir yelkenli. Güvertesi ilk eğitim aldığım tekneden geniş. Üç kamarası var. Dönüşümlü uyuyacağız. Gündüzleri daha çok güvertede olacağız. Akşamları can yeleği giymeden üst tarafa çıkmayı kesinlikle yasakladı kaptan. Denizde zamanın zor geçtiğini ve bol bol sohbet etmemiz gerektiğini söyleyen kaptan şu uyarısını da yaptı: “Ben iş yaparken soru dahi sormayın. Hepinizin canından sorumluyum. Tekneme odaklanmaktan başka bir işim yok.”

Deniz üstünde olmak ve günlerce sürecek bir yolculuğun ilk deneyimlerine gelecek olursam. Mide bulantım olmadı ama deniz de çok dalgalı değil. Hızımız da saatte 6 nots’ı geçmedi. Augusto’daki limandan çıktıktan 3 saat sonra Sicilya’nın bir diğer liman kenti olan Siraküza’ya vardık. Asıl uğurlanma bu Antik Yunan kentinden yapıldı. Öncesinde ise büyük bir coşkuyla karşılandık. Sahile yanaştığımızda insanlar kordon boyunca dizilmiş ellerinde Filistin bayraklarıyla bizleri alkışlıyordu. İtalyan medyası adete buraya yığılmıştı. Bizlerle röportaj yapmak için sıraya girdiler. Gazeteci olduğumu öğrenen birçok İtalyan meslektaşım ayrıca ziyaretime geldiler ve teşekkürlerini, tebriklerini ilettiler. İtalya’da halk desteğinin yanına medya desteği de çok net eklenmiş. Bunu çok belli ederek konuştular. Bu arada halkın Filo’ya teveccühü de görülmeye değerdi. Bizler gemilerden inerken hep bir ağızdan marşlar söylendi ve Filistin’in özgürlüğü için sloganlar atıldı. Siraküza’daki platformada çok ateşli konuşmalar da yapıldı. Bir kısmını bir arkadaşımız çevirdi ve Katanyalı olduğunu söyleyen Alfonso isimli bir hanımefendi İsrail’in Filo’ya müdahalesi olursa yapacaklarını şöyle vurguladı: “Yanlarında olmak, onları desteklemek için buradayız. Ama elbette en önemli ve en cesur kısmı onlar üstleniyor. Cenova liman işçilerinin çağrısını aldık; tetikte olmak ve hazır bulunmak için üzerimize düşeni yapacağız.”

İki saat sonra limandan ayrılırken, o coşkunun yerini tarifi zor bir an aldı. Bize sarılıp “God bless you” diyerek ağlayan İtalyan anneler, evlatlarını uğurluyor gibiydiler. O an anladık ki, bizler sadece yardım malzemesi değil, Sicilyalı bir annenin Gazzeli bir başka anneye gönderdiği gözyaşını ve duasını taşıyorduk. Şimdi Akdeniz'in sularında, o annelerin kutsal emaneti omuzlarımızda ilerliyoruz. Bu yük, demirden daha ağır, bu sorumluluk Akdeniz’den daha derindir. Ve biz, bu emaneti yerine ulaştırmaya kararlıyız.

Şimdi yeniden denizdeyiz. Hem Tunus’tan kalkacak gemileri bekleyecek hem de Sicilya’daki limanlarda yapılacak uğurlama törenlerine katılacağız. Filo Günlükleri’nin deniz üstündeki ilk yazısını geç de olsa tamamlayabildim. Bu arada Hüsamettin Kaptan haklıymış, teknede yazı yazmak pek de kolay değilmiş. Bir iki güne alışacağımı düşünüyorum. Allah nasip ederse her gün yazacağım…"

Yorum Yazın