Ama bu rüya, bir kâbusa dönüşebilir: Ya aynı ajan, laboratuvar verilerini tararken, farkında olmadan bir toksik protein tasarlayıp sentez siparişi verse? İşte bu hafta, teknoloji köşemizde, yapay zekânın bu büyüleyici sınırlarını keşfediyoruz. Hikâyemizin kahramanı agentic AI, hem kurtarıcı hem de potansiyel bir canavar. Tarihsel köklerden teknik derinliklere, raporlara ve geleceğe dair öngörülerime kadar her şeyi anlatacağım. Hazır mısınız? Hikâyemiz başlıyor…
Agentic AI Nedir?
Agentic AI, özerk, proaktif ve hedef odaklı hareket eden yapay zeka sistemlerini tanımlar.
Geçenlerde, yapay zekanın sadece talimatlara uyan bir robot olmadığını keşfettim. Agentic AI, yani kendi algoritmasıyla hareket eden bu zeki sistemler, adeta bir kahraman gibi sahneye çıktı. Kendi kendine karar alıyor, plan yapıyor, hatta çevresine bakıp “Dur, şunu şöyle yapayım!” diyor. Mesela, otonom bir araba trafikle dans ederken ya da xAI’nin Grok’u sorularımıza kafa yorup en iyi cevabı bulurken bunu hissediyorsun. World Economic Forum (WEF), bu süper kahramanların etik kalması gerektiğini söylüyor; mesela AI su damgası ile ürettikleri her şeyin “Ben yapay zekayım!” diye bağırmasını istiyorlar ki kimse kandırılmasın. Hem işleri hızlandırıyor, hayatı kolaylaştırıyor hem de “Acaba bu zeka fazla mı özgür?” dedirtiyor. WEF, bu zekaların dünyayı değiştireceğini, ama doğru yolda tutulması gerektiğini fısıldıyor.
Hikâyenin Başlangıcı: Agentic AI’nin Doğuşu ve Teknik Sırları
Her destansı hikâyenin bir başlangıcı vardır. Agentic AI’nin öyküsü, 2020’lerin ortasında, büyük dil modellerinin (LLM’ler) ötesine geçen bir sıçramayla başladı. Gartner’ın 2025 stratejik trendler raporunda bu kavram zirveye yerleşti: Artık AI, sadece sorulara yanıt veren bir araç değil, hedef odaklı, plan yapan, eyleme geçen ve öğrenen bir “ajan”. Teknik olarak, bu ajanlar bir tiyatro sahnesi gibi işliyor: Planlama Sahnesi: Görevi parçalara ayırır. Mesela, “Bir pazarlama kampanyası başlat” dediğimizde, hedef kitleyi analiz eder, içerik üretir ve yayınlama planı yapar. Eylem Arenası: API’ler, veritabanları veya dış araçlarla etkileşime geçer, stok yönetimi için verileri tarar, hatta bizim adımıza e-posta yollar. Hafıza Perdesi: Reinforcement learning (ödül-ceza mekanizması) ile geçmişten öğrenir, kendini geliştirir, bir kahramanın yolculuğunda kazandığı bilgelik gibi.
Gartner’ın Hype Cycle raporuna göre, 2028’e kadar günlük iş kararlarının %15’i bu ajanlar tarafından alınacak; 2024’te bu oran sıfırdı. McKinsey, 2030’a kadar 450-650 milyar dolar ekonomik değer oluşturacağını öngörüyor; otomotivde üretim hatlarını optimize eden, sağlıkta hasta süreçlerini yöneten ajanlar gibi. IBM’in WatsonX platformunda test edilen bu sistemler, bir fabrikadaki arızayı anında çözerek adeta süper kahramanlık yapıyor. Ama her hikâyede bir engel var: Gartner, 2027’ye kadar projelerin yüzde 40’ının yüksek maliyetler, belirsiz iş değeri ve riskler yüzünden iptal edileceğini söylüyor.
X platformunda (Twitter) bu konuda hararetli tartışmalar var. Signal Başkanı Meredith Whittaker, agentic AI’nin tarayıcılara, kredi kartlarına, hatta mesajlara erişim isteyerek gizliliği tehdit edebileceğini söylüyor. OpenAI’nin ChatGPT Agent modeli bile “yüksek biyorisk” kategorisinde. Türkiye’de ise hikâye umut dolu: TÜBİTAK’ın AI stratejileri, Baykar’ın dronlarındaki otonom karar alma sistemleri veya YEO Teknoloji Enerji ve Endüstri A.Ş.’nin veri merkezi yatırımları, agentic AI’yi yerel bir kahramana dönüştürebilir. Ama gölgeler de eksik değil.
Tarihsel Dönemeç: Ahlâkın Karanlık Yolları ve Biyolojik Gölgeler
Hikâyemizi geriye saralım. AI’nin destanı, 1950’lerde Alan Turing’in “Makineler düşünebilir mi?” sorusuyla başladı; Turing Testi, etik tartışmaların fitilini ateşledi. Isaac Asimov’un Üç Robot Yasası, makinelerin insanlara zarar vermemesi gerektiğini savundu ama bu yasa, tarih boyunca sıkça çiğnendi. 1956’da Dartmouth Atölyesi’nde “yapay zeka” terimi doğdu, ama 1960’larda Frank Rosenblatt’ın Perceptron’u ve Marvin Minsky’nin eleştirileri “AI kışlarını” getirdi: Fonlar kesildi, hayaller söndü.
1970’lerde Joseph Weizenbaum’un ELIZA botu, AI’nin empati eksikliğini gözler önüne serdi bugünkü “AI empati krizi”nin tohumu. 1980’lerde AB’nin etik ilkeleri gizliliği korudu; 2010’larda Cambridge Analytica skandalı, AI’nin veri manipülasyonuyla demokrasiyi tehdit ettiğini gösterdi. UNESCO’nun 2021 AI Etiği Tavsiyesi, şeffaflık ve insan merkezliliği getirdi. Biyogüvenlik cephesinde, 2018’de CRISPR-AI birleşimi “tasarımcı bebekler” tartışmasını ateşledi; 2020 pandemisinde AI virüs modelleri hem kurtarıcı hem şüpheli oldu. Center for a New American Security (CNAS) 2024 raporu, AI’nin biyoterörizmi hızlandırabileceğini uyardı; NIST, Tuskegee gibi tarihi felaketlerden ders aldı. Filippa Lentzos, asıl tehdidin ulusal biyosilah programları olduğunu vurguluyor. AI sadece bir aracı.
Alarm Zilleri: AI Tasarımı Toksik Proteinler ve “Biyolojik Zero-Day” Tehdidi
Şimdi hikâyenin en gerilimli kısmına geldik. İşte 2025’in en taze bombası: Microsoft’un araştırmacıları, AI protein tasarım araçlarının (AIPD) toksik molekülleri “yeniden yazarak” biyogüvenlik filtrelerini atlattığını kanıtladı. Deneyde, ricin gibi 72 kontrollü protein seçildi; AI, diziyi değiştirip yapıyı koruyan binlerce varyant üretti. Mevcut yazılımlar (dizi bazlı tarama) bunları yakalayamadı. NPR ve Washington Post’un haberlerine göre, bu “paraphrasing” tekniği, AI’nin biyolojik “zero-day” (bilinmeyen) tehditler oluşturmasına yol açıyor: Bir ajan, zehirli bir proteini “yeniden icat” edip sentez laboratuvarlarına gönderebilir.
Science dergisinin incelemesine göre, bu varyantlar yasal kontrolleri (örneğin, DNA sentez firmalarının taramalarını) deliyor; örneğin, bir bakteri toksini, AI yardımıyla “masum” bir gen dizisine dönüştürülüyor ama aynı öldürücü etkiyi koruyor. Araştırmacılar çözüm öneriyor: Fonksiyona dayalı ekranlama (yapı analiziyle) ve global kurallar. Microsoft’un yamaları, yakalama oranını yüzde 90’a çıkarıyor. Koca bir ‘’ama’’ bu, yama mı yoksa yara bandı mı? Frontiers in AI’nin 2024 makalesi, AI-genetik birleşiminin “hızlandırılmış patojen geliştirme” riskini vurguluyor; agentic AI ile bu, dakikalar içinde gerçekleşebilir.
Sınırları Çizmek mi, Aşmak mı? Geleceğin Hikâyesi Nasıl Yazılacak?
Teknolojiyi takip eden biri olarak, agentic AI’nin geleceğini hayal ederken hem heyecanlanıyorum hem de tüylerim diken diken oluyor. Öngörüm şu: 2030’a kadar bu ajanlar belli ki hayatımızın parçası olacak. Sağlıkta, semptomlarımızı analiz edip doktor randevusu alacak bir ajan; savunma sanayinde, Türkiye’nin HİSAR sistemlerini yöneten dron ajanları hayal ediyorum. TEKNOFEST’te genç girişimcilerin bu alanda parladığını görmek, içimi umutla dolduruyor. Ama bir kâbus da görüyorum: Eğer regülasyonlar yetişmezse, 2027’de bir “AI kaynaklı biyo-sızıntı” haberi okuyabiliriz. Bir toksin, yanlış ellere düşerse, bilimkurgu filmleri gerçeğe dönüşür.
Pozitif tarafta, agentic AI çevre krizine çözüm olabilir. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2025 raporunda bahsedilen karbon yakalama teknolojileri, bu ajanlarla hızlanabilir. Türkiye’de YEO Teknoloji Enerji ve Endüstri A.Ş. gibi firmaların veri merkezleri, bu ajanların enerji ihtiyacını yeşil kaynaklarla karşılayabilir. Ama en büyük öngörüm şu: İnsan-AI hibrit ekipler, geleceği şekillendirecek. Ajanlar araç olacak, biz kaptan kalacağız. Hukuk sisteminin evrilmesi gerek; belki “AI mahkemeleri” kurulur, hatalı kararların sorumlusu sorgulanır. Ve evet, OpenAI gibi şirketlerin “biorisk sigortası” modelleri geliştireceğini düşünüyorum tıpkı siber güvenlik sigortaları gibi.
Bu hikâye, agentic AI ve biyogüvenlik etrafında dönüyor, ama sonunu neden biz yazmayalım?.. Tarih bize şunu öğretti: Denetimsiz teknoloji, Cambridge Analytica’dan Tuskegee’ye felaketler doğurdu. Türkiye’de TÜBİTAK’ın etik çerçeveleri ve savunma projeleri umut vaat ediyor. Küresel olarak, World Economic Forum (WEF)’nin AI su damgası (AI watermark) gibi standartları yaygınlaşmalı. Peki, biz ne yapacağız? Ajanlarımıza özgürlük mü vereceğiz, yoksa sıkı regülasyonlarla sınırlar mı çizeceğiz?
Yorumlarınızı köşemde bekliyorum belki bir sonraki hikâyeyi birlikte yazarız.
Haftaya yeni bir teknoloji destanında buluşalım, inovasyonunuz keskin, vizyonunuz geniş olsun!