Vahdet sesleri, bombalar Tahran'ı vurduğunda değil Bağdat'ı yıktığında yükselmeliydi

0
 Vahdet sesleri, bombalar Tahran'ı vurduğunda değil Bağdat'ı yıktığında yükselmeliydi
"Oysa ABD ve İsrail'le uğraşmak yerine, tam çeyrek asırdır Amerika'nın düşmanı Sünni Müslümanların nüfuzu kırmakla meşgul oldu. Mezhep düşmanlığının kötü bir şey olduğu savaşın ortasında aklına gelmemeliydi İran'ın. Bombalar Tahran'ı vurduğunda değil, Bağdat'ı yıktığında yükselmeliydi vahdet sesleri."

Akşam gazetesi yazarı Murat Özer bugünkü köşesinde, terör devleti İsrail'in saldırılarına maruz kalan İran'ın bugün yaşadıklarının geçmişteki mezhepçi politikasının neticesi olduğunu yazdı.

"Herkesin aklında bu soru var. Irak, Suriye ve Lübnan derken, savaşın İran'a ulaşması ülkemizi nasıl etkileyecek? İsrail durdurulamazsa yeni hedefi Türkiye olur mu? ABD tıpkı Irak'ta olduğu gibi İran topraklarını da işgal eder mi?

Tüm bu soruların arkasındaki endişe haklı gerekçelere dayansa da gerçek şu ki ne Irak İran gibi bir ülkedir ne de İsrail'in Türkiye'ye saldırmaya cesareti var. İsrail denen terör şebekesinin dizginlenip, kolunun bacağının kırılması dünya barışı için birinci şart.

Ancak bunu ne Arap ülkeleri yapabilir ne de İran. Siyonizm'i dünyadan söküp atacak ve bölgemize barış getirebilecek tek ülke Türkiye. Bunu tüm coğrafya anlamış durumda. Hatta en iyi anlayan Netanyahu. Öyle olmasa Trump'ın dizinde oturup ağlamazdı.

Savaş gibi çok boyutlu bir olay hakkında geleceğe dair kesin yargılarda bulunmak kolay değil. Fakat bugünden kesin olarak görebildiğimiz şeyler var: İran'ın asla ABD tarafından "karadan işgal edilmeyeceği" gibi.

Irak'la yapılan mukayeseler son derece yanlış. Çünkü Irak, 1991'deki savaşta ezilip 12 yıllık ağır ambargo ile tırnakları çekildikten sonra 2003'te ABD ve İngiltere öncülüğündeki bir Haçlı Ordusu tarafından işgal edildi. Üstelik bu koalisyona birkaç istisna dışında tüm Arap ülkeleri destek verdiler. Batı bununla da yetinmedi. İşgalin öncü kuvveti olarak Irak nüfusunun yarısını temsil eden Şii Arapları kullandı ve Bağdat düşünce iktidarı Şii örgütlere teslim etti.

Bugün İsrail bırakın Avrupa'yı ABD'yi bile tam olarak ikna edebilmiş değil. Ayrıca İran'ın ne komşuları ne de Arap ülkeleri İsrail'in saldırganlığını destekliyor. Yani içinde bulunduğumuz durum 2003 koşullarından oldukça farklı. Bununla birlikte İran, Irak'la savaş halindeyken Batı'dan, sonrasında ise Çin, Kuzey Kore ve Rusya'dan her türlü ileri silah teknolojilerini satın aldı. Tam 46 yıldır bugün için hazırlandı.

İran'ın İsrail'e indirdiği her darbe bizi ateşe yaklaştırmıyor, bilakis savaşı ülkemiz sınırlarından uzaklaştırıyor. Bu yüzden bugüne kadar canımızı çok acıtsa da İran'ın İsrail'e karşı verdiği mücadeleyi sadece Siyonizm'in çökmesi için değil, aynı zamanda Türkiye'nin çıkarları gereği desteklemeliyiz.

Biz zora düşsek İran bunu yapar mıydı? Asla. Fakat bizim ölçümüz mezhepçi-katliamcı fanatikler olmamalı. Belki İran'daki mollalar başlarına gelen bu felaketten sonra nerede hata yaptık diye sorgularlar.

Bu sorgulamada kendilerine kolaylık yapayım: Eğer İran, Suriye'de İslam düşmanı vahşi bir rejimi desteklemek yerine, katledilen Sünni halkın yanında yer alsaydı savaş 14 yıl sürmez ve 1 milyon insan ölmezdi. Hatta bugün Suriye halkı İran'ın en büyük destekçisi olurdu.

Aynı şey Lübnan ve Irak için de geçerli. İran küçük iktidar hesapları yüzünden milyonlarca Sünni'nin yok edilmesine öncülük etmek yerine, Irak'taki ABD karşıtı direnişe destek verseydi hem Iraklıların gönlünde taht kurar hem de düşmanı olan ABD'yi zarar verebilirdi. Bugün ABD tehdidi kendisinden çok uzak olurdu.

Oysa ABD ve İsrail'le uğraşmak yerine, tam çeyrek asırdır Amerika'nın düşmanı Sünni Müslümanların nüfuzu kırmakla meşgul oldu. Mezhep düşmanlığının kötü bir şey olduğu savaşın ortasında aklına gelmemeliydi İran'ın. Bombalar Tahran'ı vurduğunda değil, Bağdat'ı yıktığında yükselmeliydi vahdet sesleri.

Bugün hâlâ geç değil. İran, Yemen'deki Husilerle, meşru Sünni Yemen yönetimini barıştırabilir. Irak'taki uzantılarının Bağdat ve Musul'daki Sünni halk üzerindeki baskılarını engelleyerek ülkede mezhepler üstü bir yönetimin kurulmasını sağlayabilir.

İşte o zaman bölgede ne Siyonizm kalır ne de ABD'nin küstahlığı."

Yorum Yazın