Tüm dünya büyük bir ahlaki yozlaşma içinde debeleniyor. Bu yozlaşma öyle bir aşamaya geldi ki toplumlar her geçen gün kendi hüsranının örgülerini perçinliyor. Doğru olanı savunmak dahi kınanır hâle geldi. Bu büyük ahlak faciası toplumları yalnızca manevi olarak yıpratmakla kalmıyor maddi hasarlara da yol açıyor.
Bahsettiğimiz bu ahlaki yozlaşmanın tezahürlerinden birini de zührevi hastalıklardan AIDS’in artışında görüyoruz. Afrika’da dahi düşme eğilimi gösteren AIDS, Türkiye’de artış trendinde!
İlk kez 1981 yılında tanımlanan AIDS çok ciddi sayıda ölümlere neden oluyor. Dünyada 40 yılda yaklaşık 50 milyon kişi AIDS yüzünden hayatını kaybetti, bu rakam veba salgınları kadar yüksek sayıda insanın HIV / AIDS yüzünden öldüğünü gösteriyor.
Pandemi sonrası vakalar arttı
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, yürütülen kampanyalar ve bilinçlendirme çalışmalarıyla hastalığın en çok görüldüğü Sahra Altı Afrika'da dahi pozitiflik oranının düşme eğilimine girdiğini, ancak Doğu Avrupa, Rusya ve Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyada, özellikle pandemi sonrası süreçte pozitif vaka sayısının artış trendinin devam ettiğini söylüyor.
AIDS: Türkiye 20-30 yıl içinde ağır koşullara girebilir!
Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 1985 yılından 2010 yılına kadar yaklaşık 4000 kişi tanı alırken, 2010 yılından sonra yaklaşık olarak bir yılda bu kadar kişi tanı almaya başladı. Resmi rakamlara göre, HIV'in Türkiye'de ilk görüldüğü tarihten bu yana toplam teşhis konulan vakaların yaklaşık yüzde 60'ı son 5 yılda görüldü. Prof. Dr. Serap Yavuz’a göre asıl rakamlar güncel verilerin 3-4 katı ve hastalık bu artış hızı ile devam ederse, AIDS Türkiye’de 20-30 yıl sonra çok ağır koşullara neden olabilir.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturundaki insanı yaşatmanın ne olduğunu; topluma en doğru şekilde yeniden nakşedecek ve üstün bir nizamla yaşayacak kaide-kurallar bütününe her geçen gün daha da çok muhtacız.