“Donald Trump’ın kabinesi nasıl şekillenecek? Türkiye içerisindeki kalembaz ve kelâmbazlardan birçok ses çıkıyor, yazıp çiziyorlar. ABD ve dünya medyasında konu çok önemli boyutlarda tartışılıyor. Ocak ayı itibariyle Trump’ın kabineyi almasıyla birlikte dünya ve ABD nasıl şekillenecek? Çok enteresan bilgiler var.” diyen Alabarda, şunları söyledi:
“Trump’ın kabinesi çok farklı bir noktaya gitti. Yeni kabinede benim dikkatimi çeken en önemli husus; Trump’ın birinci döneminden oldukça önemli dersler çıkarttığıyla alakalı. Her ne kadar kabine içerisinde radikal birçok isme yer verildiyse de, Trump’tan çok farklı şeyler beklemiyoruz. Çünkü, öngörülmesi oldukça güç olan Trump’ın birinci döneminde de kabul edilemez, dengesiz çıkışları olduğu biliniyor. Bizler açısından Trump’ın mı başkan olması yoksa Kamala Harris’in mi başkan olması açısını ilk defa cevaplamıyoruz. Trump olmuş, Kamala olmuş; siz iktisadî, askerî ve sosyal mutabakat açısından ortaya konulması gereken hamleleri yapmadığınız takdirde hiç kimsenin sizin için bir şey yapacak hâli yok. Dolayısıyla bu kabinede birçok radikal ismin yer aldığını görebiliyoruz. Buradan mülhem Trump’ın önümüzdeki dönemde etrafında şekillendirdiği kişiler, birinci dönemden ders alan bir yapıya mı sahip, yoksa tamamen ırkçı-faşist eğilimlerle dünyayı ateşe atacak bir noktaya mı gidecek?”
Kabinedeki isimler
ABD kabinesindeki isimleri açıklayan Alabarda şöyle devam etti:
“ABD Başkan Yardımcısı olarak JD Vance zaten açıklanmıştı.
Sağlık hizmetleriyle ilgili konunun başına Robert F. Kennedy’yi getirdiğini düşünüyoruz.
Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’nın başına Afganistan’da görev yapmış bir asker olan, Çin konusundaki şahin açıklamalarıyla bildiğimiz Mike Waltz’u getiriyor.
CIA Direktörlüğü’ne John Ratcliffe’i düşünüyor.
Dışişleri Bakanlığı’na Marco Rubio gibi İran ve Çin konularında şahin bir tavrı olan ve İsrail yanlısı senatörle yola devam etmeyi düşünüyor.
Savunma Bakanlığı’na Pete Hegseth’i düşünüyor. Enteresan bir isim.
Orta Doğu Özel Temsilciliği için de Steve Witkoff’u düşünüyor; bu isim Trump’ın kendisi gibi emlak zengini. İsrail’e yakın bir isim olduğu da zaten biliniyordu.
BM Daimi Temsilciliği’nde Nikki Haley vardı, Elise Stefanik’e getiriliyor; bu isim de Temsilciler Meclisi Üyesi. BM’de İsrail yanlısı şahin bir tavır göstereceği şimdiden konuşuluyor.
Hükümet Verimliliği Bakanlığı’na Elon Musk’ı getirmeyi düşünüyor. Çünkü Musk, seçim öncesinde çok büyük destekler sordu. Sadece hükümet verimliliği değil, ABD’nin uluslararası arenada rekabetçiliği üzerinde de büyük etkileri olacağından bahsediliyor.
Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’ne, önemli eleştiriler getiren Tulsi Gabbard’ı düşünüyor.
Hızlı bir şekilde bakarsak, Trump’ın ortaya koymuş olduğu kabinenin bir özelliği var o da; birinci dönemdeki gibi Trump’ın açıklamalarının hilafında açıklamalar yapan kişiler değil, onun ifade ettiği hususlara hoparlörlük yapan isimlerden müteşekkil olduğunu görüyoruz. Bu siyaseten yanlış bir şey değildir. Başkanın fikriyatını destekleyip, sahaya yansıtacak kişiler olması işin doğasında vardır.”
Trump’ın Birinci dönemle ikinci dönemini kıyaslayan Alabarda şu ifâdeleri kullandı:
“Eski ABD Savunma Bakanı James Mattis (Kudurmuş Köpek lakaplı) birçok konuda Trump’ın Orta Doğu ile alakalı siyasetine ayak diredi. Giderken de Trump’ı “anayasal anlamda ABD açısından bir tehdit” diye nitelendirerek gitti. Şimdi Trump’ın Mattis’in yerine Pete Hegseth’i getireceği hemen hemen kesinleşmiş gibi bir şey. Pete Hegseth’in çok enteresan bir karakter olduğunu söyleyebiliriz. Bu kişi aynı zamanda Haçlı Seferleri’nde savaşa çağrı olarak kullanılan, “Deus Vault” yâni “Tanrı böyle istedi, o yüzden böyle yapıldı” anlamına gelebilecek birtakım cümleleri vücuduna dövme yaptırtmış. Tamamen ırkçı görüşlere sahip, bu görüşlerden dolayı da 2020 yılındaki 2020’deki Biden yönetiminin görev teslim alma merasimine sokulmadığı söyleniyor. Bu ismin Ku Klux Klan’a yakın olan Radikal Gelenekçi Katolik görüşe yatkın olduğu, bu gelenekçi Katolik görüşün fikriyatına destek vermekle yetinmediği, zaman zaman sadece Latince konuşacak kadar bu konuda ileri giden bir isim olarak biliniyor. Papa II. Urban’ın Haçlı Seferleri’yle ilgili süreç başladığında söylemiş olduğu cümlesi bu; Deus Vault. Haçlı Seferleri’yle binlerce, yüzbinlerce insanın katledilmesiyle alâkalı hususlar gündeme geldiğinde Urban, “Deus Vault” demiş. Pete Hegseth bu Deus Vault ibaresini koluna kazıtmış. Sağ göğsüne de Haçlıların işaretlerini kazıtmış radikal Hıristiyan. Fox TV’de de muhabirlik yapan bir kişi. Kendisi de Küba kökenli. Haçlı Seferleri’yle ilgili bir konuda bu kadar radikal gelenekçi bir isim olan ve beyaz tenli Ku Klux Klan’a yakın bir yapıya da yakın görüşleri olan bu kişi Savunma Bakanlığı’nın başına gelecek. Savunma Bakanlığı, Orta Doğu’da çok daha farklı olayların sergilenebileceği bir kafa yapısına emanet edilecek demektir. Önümüzdeki süreçlerde çatışmaların sadece ABD ve diğerleri arasında değil, aynı zamanda da ABD’nin kurumları ve bakanlık görevine getirilen kişiler arasında da olacağını düşünenlerdenim. Bu söz konusu radikal Hıristiyan bir kişinin Pentagon’a getirilmesi, vücudunun üzerinde yılanlar, Haçlı işaretleri bulunması aklıma Yeni Zelanda saldırganı Brenton Tarrant’ın silahının üzerine yapmış olduğu şeyleri getirdi. Sonradan anladığım kadarıyla Yeni Zelanda’daki saldırgan ile söz konusu Savunma Bakanlığı’na getirilen kişinin aynı radikal organizasyon ve örgütlenmelerden beslendikleri ortaya çıktı. Yeni Zelanda saldırganının girdiği camide yapmış olduğu katliamda silahının üzerinde neler, kimlerin isimleri vardı? Anton Lundin Petterson’ın ismi. İsveç’te iki öğrenciyi öldüren öğrencinin ismi… Alexandre Bissonnette; 2017 yılında bir camiye saldırarak 6 kişiyi öldüren radikal Hıristiyan. İskender Bey (Skanderbeg): Osmanlı’ya karşı bir isyanın sorumlusu olan ve bugün Arnavutlar tarafından da “büyük lider” olarak kabul edilen isim. Bu ismin de Katolik Kilisesi’ne uzanacak bir anlamı var. 1683 yazıyor bir de silahta; Osmanlı’nın Viyana’yı ikinci defa kuşattığı yıl. Charles Martel; Endülüs’te Müslümanları Tours Savaşı’nda mağlup eden Fransız askerin ismi. Ve Antonio Bragadin; bir anlaşmayı bozarak Türk esirleri öldüren Venedikli subayın ismi. Yeni Zelanda’da Müslümanları camide katleden saldırgan ile ABD’de Savunma Bakanlığı’na oturan Pete Hegseth’in aynı kaynaklardan besleniyor olması elbette üzerine derin derin tefekkür edilmesi gereken bir hususun olduğunu bizlere düşündürüyor.”
"Erdoğan özel görev verdi"
ABD hükümetinde yer alacak isimlerin açıklanmasından sonra Erdoğan’ın bakanlarına özel görev verdiğini ifâde eden Alabarda, “Bu konuyla ilgili sevgili Hakan Fidan bir TV kanalında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi bakanlarına ABD’deki bakanlıklara yeni atanan kişilerin ortaya koyacağı siyaseti yakın takip görevi verdiğini söylemişti; bu da unutulmaması gereken bir husus.” dedi.
“ABD siyaseti açısından Ukrayna sahasında bir şeyler değişebilir”
Trump’ın ayak bağı olacak kişileri seçmediğini vurgulayan Alabarda, “İç Güvenlik Bakanlığı’na da Kristi Noem’i getiriyor. Daha önceki isim olan John F. Kelly, Trump için açıkça “faşist” demişti. Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’ne ise Tulsi Gabbard’ı getiriyor; ki bu isim Suriye’ye yapmış olduğu ziyaretler, Esad’a vermiş olduğu destek ve Obama yönetiminin Suriye siyasetine yoğun eleştiriler getiren bir isim olarak biliniyor. Zelenskiy’ye yönelik olarak da yoğun destek verilmesine büyük şerh düşen bir isim. Trump’ın, Ukrayna siyasetine yakın bir isim olarak Tulsi Gabbard’ı seçmesi çok sürpriz olmadı. Trump’ın önceki döneminde CIA Direktörlüğü’nde sonradan dışişlerine getirilen Mike Pompeo vardı. Trump için “kırılgan bir egosu var” demişti. Onun yerine John Ratcliffe’i getiren bir Trump var. Söz konusu İsrail olduğunda Trump’ın çok farklı bir siyaset ortaya koymayacağını, ABD siyaseti açısından Ukrayna sahasında bir şeylerin değişebileceğini, Orta Doğu’da birçok şeyin değişeceğini fakat Siyonizm söz konusu olduğunda Trump’ın da elinin kolunun bağlı olduğunu dile getirmiştik. Hatta bunu Amerikan siyaseti içerisinde hem akademik hem de toplum içerisinde en iyi özetleyenlerden birisi olan John Mearsheimer’in ağzından sosyal medya mecraında birtakım görüntüler paylaşmıştım. John Mearsheimer, seçim öncesi konuşmasında ABD seçimlerinin Gazze’deki savaş üzerinde herhangi bir etkisinin olmayacağını düşündüğünü ifade etmiş ve “ABD, İsrail’i koşulsuz bir şekilde desteklemeye devam edecektir” demişti. ABD’de çok güçlü bir İsrail lobisi olduğunu da ilave etmişti.” dedi.
Analizin tamamı Alabarda’nın Youtube kanalında.