Terör devleti İsrail hapishanesinde 23 yıl hapis yatan, uzun süre kanser teşhisiyle tedavi gören, bu sebeple fiziksel ve ruhsal çöküntüye uğradığını ifade eden 46 yaşındaki Filistinli esir İmad es-Serrac, esir takası anlaşması kapsamında özgürlüğüne kavuştuktan sonra Gazze'ye döndü ve aslında kanser olmadığını öğrendi.
İsrail hapishane ve gözaltı merkezlerinde aralarında kadın, çocuk, yaşlı ve hastaların da bulunduğu 10 bini aşkın Filistinli bulunuyor.
İki defa müebbet ve artı 50 yıl hapis cezası alan El-Bureyc Mülteci Kampı'ndan İmad es-Serrac, esir takası kapsamında 13 Ekim 2025'te serbest kaldı. Özgürlüğüne kavuşan Serrac, aslında kanser olmadığını ve kandırıldığını anladığını söyledi.
Serrac, hapishanede yaşadıklarını, sahte hastalığına nasıl inandırıldığını ve İsrail Ceza İnfaz Kurumu'nun Filistinli esirleri "tıbbi ihmal ve sahte hastalıkla" fiziksel ve ruhsal olarak öldürme politikasını anlattı.
Uzun süre kanser tedavisi gördü
Serrac'ın sağlık sorunları 2017'de hapishanelerde başlatılan açlık grevine katılmasıyla başladı. Mide, idrar yolları ve diğer organlarında sorunlar çıktı. İsrail Ceza İnfaz Kurumu tarafından yapılan tahliller sonrasında da Askalan'daki Barzilai Tıp Merkezi'ne sevk edildi. Orada Serrac'a prostat kanseri olduğu söylendi.
Yüksek doz kortizonlu ilaç almaya ve kemoterapi görmeye başlayan Serrac'ın tedavisi Ekim 2023'te İsrail'in Gazze saldırılarının başlamasıyla birlikte 7 ay boyunca tedavisi durduruldu.
Bedeni ilaçlara alışan Serrac, tedavisi durunca hem psikolojik hem de fizyolojik olarak zor bir süreçten geçti. İnfaz kurumu idaresinden tedavisine devam edilmesini talep eden Serrac'a kullandığı ilaçların yarısını tekrar vermeye başladılar ve hapisten çıkıncaya kadar "sözde" tedavisi bu şekilde devam etti.
Hapisten çıkınca hasta olmadığını öğrendi
Serbest bırakıldıktan sonra Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesine gitti ve bir dizi tahlil yaptırdı. Elinde hastalıklarına dair bir rapor ya da belge olmadığı için doktorlara şifahi olarak durumu anlattı. Ama tahliller sonrasında doktorlar ona kanser olmadığını söyledi.
Tedavi süreci devam ederken bedenindeki değişimlerin kendisini şüpheye düşürdüğünü anlatan Serrac, şöyle konuştu:
"Kullandığım ilaçlar nedeniyle bazı organlarımın yıkıma uğradığını hissediyordum. İdrar yollarım tahriş oldu ve idrar kaçırmaya başladım. Yani bir şeylerin yanlış yapıldığından ve bunun bir aldatmaca olabileceğinden şüpheleniyordum çünkü bunun örnekleri hapishanelerde daha önce yaşandı. Ama pes etmiştim çünkü başka alternatifim yoktu."
Serrac, "Nasır Hastanesindeki doktorlar bana kanser olmadığımı söyledi. Bu çok güzel bir müjdeydi. Ruhsal ve fiziksel durumum değişti. Moralim düzeldi, bugün daha iyiyim." dedi.
"Filistinli esirler tıbbi ihmal sonucu hayatını kaybediyor"
Hapishanelerdeki tıbbi ihmale de değinen Serrac, bu nedenle hayatlarını kaybeden Nasır Ebu Hamid, Kemal Ebu Va'ar ve Balata Mülteci Kampı'ndan Ramle Hastanesi'nde tanıştığı bir esiri örnek verdi.
Bu esirlere hastalıkları ilerledikten sonra kanser olduklarının söylendiğini kaydeden Serrac, çektikleri sıkıntıları şöyle anlattı:
"Ebu Hamid (20 yıl hapis yattıktan sonra 2022'de Ramle Hapishanesinde kanserden öldü) kemoterapi görmedi ve sonunda pes etti, ilahi takdire teslim oldu. Çünkü dönüşü olmayan bir noktaya geldiğini anladı. Ömrünün son 2 ayında hastaneden hastaneye nakillerden ve yapılan tahlillerden çok çekti.
Gazze'nin kuzeyinden Mahmud Ubeyd isimli bir esire de kan kanseri olduğunu söylemişlerdi. Kanını her ay filtreden (lökoferez denilen işlemde hastanın kanı bir filtreden geçirilerek içindeki artmış lökositler temizlenir ve hastaya geri verilir) geçirip geri veriyorlardı. Kemal Ebu Va'ar'a da kanser olduğunu söylediler ama son seviyeye geldiğinde."
"Esirler maddi ve manevi tasfiyeye uğruyor"
Serrac, "esirlerin kasten öldürülmesi, tıbbi ihmal ve sahte hastalıklarla kandırılmalarının" İsrail'in uzun yıllardır uyguladığı ve herkes tarafından bilinen bir politika olduğunu vurguladı.
Terör devleti İsrail yönetiminin, sahte hastalık teşhisi ve kasıtlı yanlış tedavilerle esirlerin bedenlerine hastalıkları bir nevi "enjekte ettiğini" kaydeden Serrac, "Cenin'den bir esirin bedenine bu şekilde bir hastalığın enjekte edildiğini (çenesinden yapılan bir iğneyle) ve esirin serbest bırakıldıktan bir kaç hafta sonra vefat ettiğini" dile getirdi.
Gazze'de 20'li yaşlarda bir gençle tanıştığını, ona da "kan kanseri olduğunun söylendiğini, lökoferez ve kemoterapi tedavisi gördüğünü ama serbest kaldıktan sonra hasta olmadığını öğrendiğini" aktaran Serrac, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu şekilde kandırılan, yavaş yavaş öldürülen, maddi ve manevi tasfiyeye uğrayanların sayısı çok yüksek. Yalan haberler, söylentiler yayarak benim ailemi de defalarca öldürdüler, maneviyatımızı düşürmeye çalıştılar. Bu İsrail'in uyguladığı eski bir politika ve tam da işgalciden ve gardiyanlardan beklenen bir davranış."


