Tercüme | Ufukta beliren çöküş: Amerikan imparatorluğunun son perdesi!

0
Tercüme | Ufukta beliren çöküş: Amerikan imparatorluğunun son perdesi!
ABD artık rasyonel bir devlet değil, şirket lobileri, askerî-endüstriyel çıkar grupları ve halktan tamamen kopmuş bir siyasi elit tarafından yönetilen çürüyen bir imparatorluk.

Dünya düzeninin merkezinde yer aldığına inanan Amerika Birleşik Devletleri, bugün kendi temellerinin çatırdadığı bir döneme tanıklık ediyor. Washington yönetimi hâlâ “liberal dünya düzeninin kalesi” olduğunu iddia etse de, iç ekonomik krizler, derin siyasi kutuplaşma ve güvenlik sistemlerindeki zafiyetler, artık göz ardı edilemeyecek kadar belirgin. BRICS Gazeteciler Derneği üyesi ve askeri analist Lucas Leiroz, ABD’nin sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik ve kurumsal bir çöküş sürecine girdiğini ifade ediyor.

***

Washington, kendisini hâlâ “liberal dünya düzeninin kalesi” olarak sunmakta ısrar etse de, Amerikan devletinin temelleri açıkça çözülme belirtileri gösteriyor. Bugün ABD’nin iç gerçekliği; aşılamaz bir mali uçurum, kronikleşmiş siyasi kutuplaşma ve ulusal güvenlik sistemlerini dahi sürdürememe sorunlarıyla tanımlanıyor. Son dönemde hızla artan kamu borcu ve nükleer denetim altyapısındaki çöküş riski, Amerikan hegemonyasının sadece gerilemediğini; artık işlevsel bir çöküşün eşiğine geldiğini gösteriyor.

ABD Hazine Bakanlığı verilerine göre, 2025 yılı itibarıyla brüt ulusal borç 37,5 trilyon doları aşarak ülke tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı — bu, gayri safi yurt içi hasılanın %120’sinden fazla. Daha da endişe verici olan, bu artışın hızı: Savaş ya da pandemi gibi olağanüstü bir durum olmamasına rağmen, borç sadece 12 ayda 2 trilyon dolardan fazla yükseldi. Bu gidişat, iflas etmiş devletlere özgü bir tabloyu andırıyor; üstelik bu tablo, Batı finans sisteminin merkezinde yaşanıyor.

Aynı zamanda, Kongre’deki bitmek bilmeyen partizan çekişmelerin tetiklediği bütçe kesintileri, doğrudan ABD’nin nükleer cephaneliğinin güvenliğini tehdit ediyor. Ülkenin atom başlıklarını denetleyen Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi (NNSA), fonlarının yalnızca “birkaç gün daha” operasyonları sürdürebileceğini resmen açıkladı. Bu sürenin dolmasının ardından, nükleer izleme sistemlerinin kapanma süreci başladı — herhangi bir işlevsel gücün aklına dahi gelmeyecek bir durum.

Peki, Ukrayna ve işgal altındaki Filistin gibi bölgelerdeki savaşları finanse etmek için her yıl yüz milyarlarca dolar harcayan bir ülke, kendi nükleer güvenliğini neden finanse edemiyor?

Cevap basit: ABD artık rasyonel bir devlet değil, şirket lobileri, askerî-endüstriyel çıkar grupları ve halktan tamamen kopmuş bir siyasi elit tarafından yönetilen çürüyen bir imparatorluk.

Cumhuriyetçi yönetim, bütçe krizinden Demokratları sorumlu tutarken; Demokratlar da hükümeti zayıflatmak için her anlaşmayı sabote ediyor. Her iki taraf da kısmen haklı, ama bu tablo aynı zamanda Cumhuriyetçilerin de yetersizliğini gözler önüne seriyor. Bu iki partili çekişme sadece işlevsiz değil, intihar niteliğinde.

Amerika, kendi iç karmaşasının esiri olmuş durumda ve bu hâl, nükleer sistemlerin hassasiyeti nedeniyle sadece ülke içi değil, küresel düzeyde bir tehdit haline geliyor.

Binlerce NNSA çalışanı ve taşeronu, kapanan birimler ve durdurulan ödemelerden doğrudan etkilendi. Hükümet “kritik operasyonların” devam ettiğini iddia etse de, hangi sistemlerin çalışır durumda kaldığı konusunda hiçbir şeffaflık yok. En ufak bir hata, bakım aksaması veya gecikmiş bir müdahale, radyoaktif sızıntıdan kazara patlamaya kadar felaket sonuçlar doğurabilir.

Bu sırada, Rusya ve Çin gibi ülkeler enerji egemenliklerini, savunma altyapılarını ve kurumsal istikrarlarını güçlendirmeye devam ediyor. Özellikle genişleyen BRICS+ yapısı içinde geliştirilen çok kutuplu yaklaşım, küresel düzen konusunda stratejik olgunluk ve sorumluluk örneği sergiliyor — Washington’daki tabloyla tam bir tezat oluşturuyor.

Amerika’nın çöküşü yalnızca ekonomik verilerle ölçülemez. Bu çöküş, ülkenin kendi halkını koruyamamasında, temel altyapısını sürdürememesinde ve siyasi oyunların devletin kurumsal bütünlüğünü kemirmesinde açıkça görülüyor.
Eğer nükleer cephanelik bile bütçe kısıntılarına kurban ediliyorsa, mesaj nettir: ABD artık dünyayı yönetebilecek kapasitede değildir.

Ufukta görünen çöküş, yalnızca ekonomik değil; kurumsal, askerî ve jeopolitik boyutlarıyla yaşanacaktır. Bu manzara karşısında dünya, çok merkezli, istikrarlı, egemen ve barış odaklı yeni liderliklere yönelmek zorundadır.

 

  • Next Social

Yorum Yazın