Yirmi yıl önce, hakimler Sırp General Radislav Krstiç‘in cezasını açıklarken, Srebrenitsa'da yapılanların bir soykırım olduğuna hükmettiler.
Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar otobüslerin arkasına doldurulup uçuruma gönderildi. Bazı erkekler kaçmayı başardı, diğerleri ise ayrılıp soyuldu ve katledildi. Birçoğu bir daha asla görülmedi, diğerleri toplu mezarlara yığıldı — cesetleri bağlanmış, gözleri bağlı ve insanlığın anlamını yitirmiş bir şekilde.
Hakimler, Krstiç’in “bilinçli olarak soykırım yaptığını kabul ettiğine” karar verdiler. Sırp Ordusu yani VRS’nin başı Ratko Mladić, savaş döneminde Sırp Cumhuriyeti'nin siyasi lideri Radovan Karadžić ve ceza almadan önce ölen Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Milošević, sonsuza dek savaş suçluları olarak hatırlanacak. Bir Bosnalı ve Filistin davasının bir destekçisi olarak, Netanyahu, Gallant ve diğerlerinin de aynı kaderi paylaşacağını umut ediyorum.
Tıpkı Krstiç gibi, Netanyahu da bir savaş suçlusu olarak hatırlanacak.
Srebrenitsa gibi, Gazze de yeryüzünde bir cehenneme dönüştü. Gün gelecek, yargıçların onları kınadığını duyacağız. Gazze’nin dehşet verici ayrıntılarını görecek, işitecek ve okuyacağız: Kafası kesilmiş bebekler, kitlesel tecavüzler, yasa dışı tutuklamalar, işkenceler, açlığa mahkûm etme ve bütün ailelerin, doktorların, gazetecilerin ve akademisyenlerin öldürülmesi.
Netanyahu ve Gallant pişmanlık duyacak mı? Bu pek olası değil.
Krstiç, mektubunda” Affedilme istemiyorum. Bir haklılık arayışında değilim. Anlaşılma talep etmiyorum çünkü bunu alamayacağımı ve hak etmediğimi biliyorum. Her gün, her an, Srebrenitsa soykırımının kurbanlarını düşünüyorum. Onların ruhları için yas tutuyor ve dua ediyorum." demişti.
Srebrenitsa soykırımında hayatta kalanlar bu mektubu gördü; ancak eğer Krstić yazdığı şeyleri gerçekten hissediyorsa, diğer failleri isimlendirmesi ve hâlâ kayıp olan 1000’den fazla kişinin toplu mezarlarının yerlerini açıklaması gerektiğini belirtti. Şimdiye kadar bunu yapmadı. Ayrıca Netanyahu ve müttefiklerinin Krstiç’in mektubuna benzer bir mektup yazacağı günün geleceğine inanmıyorum. Karadžić veya Mladić gibi, muhtemelen suçluluk hissine kapılabilecek bir durumda değiller.
İsrailli yetkililer ve destekçileri, kamuoyunu manipüle etmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar.
Her iki durumda da yalanlar ve korku ile nefreti körüklemek için tasarlanmış mitler yayan devasa bir propaganda makinesi iş başında. Böyle bir propagandanın nihai amacı, faillerin suçlarını haklı çıkarmaktır. Bu da Bosna savaşından alınan bir ders. Ancak, bu çabalara rağmen propagandacılar başarısız oldu ve artık gerçek suçluların kim olduklarını tanıyoruz: Savaş suçluları ve onların iş birlikçileri.
Toplum bu suçları tanımaya hazır değilse, yalnızca mahkeme kararları suçları önlemeye yetmez. Siyasi liderler, mahkeme kararının uygulanması için gerekli koşulları yaratmalıdır; ancak günümüz dünyası bunun için gereken siyasi iradenin eksikliğini gösteriyor. Bununla birlikte, Filistin'le dayanışma içindeki büyük küresel protestolar, insanların birçok politikacının aksine kötülüğü tolere etmeye istekli olmadığını ortaya koyuyor.
Bu yazının müellifi Saraybosnalı Gazeteci Nidžara Ahmetašević’tir. Arabnews'ten tercüme edilmiştir.