Terör devleti İsrail'in ablukasındaki Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkan Sumud Filosu'nun gönüllülerinden, Yeni Şafak gazetesi yazarı Ersin Çelik bugünkü filo günlüğünde, sefere çıkışlarının ilk gününü yazdı:
"Sabrın ve kararlılığın tam yirmi gün süren imtihanı bugün sona erdi. Türkiye kafilesi olarak İtalya’ya gelişimizin yirminci gününde, kelimelerin bittiği yerden eylemin başladığı o anı yaşadık ve Filo olarak Gazze’ye yelken açtık. Gemiciler için otuz beş günü bulan bu meşakkatli hazırlık ve bekleyişin ardından, Sicilya Adası’nın ucundaki o küçücük koydan demir aldık. O koy ki, yirmi gün boyunca dünyadan tecrit olduğumuz, kendi küçük evrenimizi kurduğumuz yerdi. Artık o evrenden ayrıldık; rotamız Gazze.
Elbette bu başlangıç kolay olmadı. Dün, bekleyişin gerilimi sert tartışmalara dönüşmüştü. Farklı ülkelerden gelmiş, tek bir amaç için birleşmiş bu insanlar, her geçen anın Gazze’deki bir cana mal olduğu bilinciyle, “Neden hâlâ bekliyoruz?” diye isyan ettiler. Bu öfke, bir kavgadan ziyade, aslında vicdanın sabırsızlığıydı. Nihayet Tunus’tan gelen Barselona tekneleri de Filoya katıldı, son ikmaller ve kontroller tamamlandı ve bu sabah, denizin yüzündeki o tanıdık durgunluğun yerini bir hareketliliğin alacağını hepimiz hissettik.
Kaptanımız, yola çıkmadan önce bizi son bir kez güvertede topladı. Disiplin hatırlatmalarının ardından bu kez konu ciddileşti: “Denize düşen bir insan nasıl kurtarılır?” Bu, dalga boyunun yüksek olacağı bir denizde karşılaşabileceğimiz en somut tehlikeydi. Kaptanın, “Ben bu zamana kadar kimseyi geride bırakmadım,” sözü, yalnızca bir tecrübenin değil, aynı zamanda bu yolculuğun ahlâkî pusulasının da ilanıydı. Komutları tekrar ettik, görevlerimizi öğrendik. Artık hepimiz, birbirimizin kaderine ortaktık.
Ve yelkenler fora edildi. O an, tüm filmlerden daha gerçekti. Tayfanın gerdiği iplerle şişen dev yelkenler, sadece rüzgârla değil, haftalardır biriken dualar ve sarsılmaz bir kararlılıkla doldu. Ancak Akdeniz cömert olduğu kadar zorluydu da. Dalga boyu, kaptanın dediği gibi bir-bir buçuk metreye ulaştı.
BİR SÜRE FIRTINADA GİDECEĞİZ
Halat çözdüğümüz Porto Pollo’dan ilk durağımız olan Kalamata’ya yolumuz toplam 376 mil. Ortalama beş knot hızla ilerleyerek bu mesafeyi ancak üç-üç buçuk günde alabiliriz. Seyrimizin ilk yirmi dört saatinde, 18-22 knot civarında sert rüzgârlar ve dalgalı bir denizle mücadele edeceğiz. Ardından hava koşulları değişebilir ve çok daha sakin bir denizle pazartesi öğleden sonraya doğru Kalamata’ya ulaşmayı hedefliyoruz. Kalamata’dan sonraki durağımız Girit olacak. Tahminen çarşamba günü itibarıyla da oradan ayrılarak nihai rotamız olan Gazze’ye yöneleceğiz. Seyir planımız bu şekilde.
Ben bu satırları, güvertenin altındaki kamarada, sallanan bir teknenin içinde yazmanın zorluğuyla kaleme alıyorum. Açıkçası 20 günün sonunda en zorlandığım husus, tekne açık denizdeyken yazmak oldu. Bedeniniz denizin ritmiyle savrulurken, zihninizi toplayıp kelimeleri bir araya getirmek büyük bir irade savaşı. Dışarıdaki mücadele ne kadar fizikselse, içeride hakikati kayda geçirme mücadelesi de bir o kadar çetin. Sanırım bundan sonra yazılarım denizin insafına kalacak; daha kısa ama daha damıtılmış olacak.
Artık denizlerin ortasındayız. Birkaç gün içinde Yunanistan’dan kalkan diğer gemilerle buluşacağız ve bu umut kervanı daha da büyüyecek. Gecenin karanlığında güverteden baktığımda, sonsuz bir suyun üzerinde hareket eden küçücük bir ışık olduğumuzu görüyorum. Bazen korku değil ama omuzlarımızdaki yükün ağırlığı çöküyor insanın üzerine. Farklı dilleri konuşan, farklı coğrafyalardan gelen bizler, bu teknede tek bir aileye dönüştük. Bizi birbirimize bağlayan şey, Gazze'deki bir çocuğun gülüşünü yeniden görebilme hayali.
Bizi neyin beklediğini bilmiyoruz ve zihnimizde böyle bir soru işareti de durmuyor. Çünkü pusulamız net. Dünyanın sağır edici sessizliğine karşı, Akdeniz’in ortasında bir ses, bir eylem, bir duruş sergileniyor. Bu Filo, karanlığa lanet okumak yerine, okyanusun kalbine bir umut ateşi yakmak için yola koyuldu. Bizlerin rotası, sizlerin de tek odağı Gazze. Bu anlayıştan şaşmadan ablukayı, denizden ve kara desteği ile kırmanın bir yolunu arıyoruz."