Sumud Filosu gönüllüsü Ersin Çelik: Dalgalar Gazze için sarsarken

0
Sumud Filosu gönüllüsü Ersin Çelik: Dalgalar Gazze için sarsarken
"Bizim bu kısıtlılığımız bir tercih, onlarınki ise bir mahkûmiyet. İşte bu yüzden bu yolculuktaki her sarsıntı, her zorluk bir şikâyet değil, daha derinden bir empati kurmak için bir vesileden ötesi değil."

Terör devleti İsrail'in ablukasındaki Gazze'ye yardım götürmek için yola çıkan Sumud Filosu'nun gönüllülerinden, Yeni Şafak gazetesi yazarı Ersin Çelik bugünkü filo günlüğünde, sefer sırasında fırtınaya karşı verdikleri mücadelenin tedailerini yazdı:

"Deniz üzerindeki sekizinci, açık denizdeki ilk günümüz... Ama açık denizdeki imtihanımız çetin geçeceğe benziyor. Rüzgâr sadece yelkenleri değil, bizim irademizi de sınadı. Dalgalar, teknemizi sadece bir beşik gibi sallamadı, adeta Gazze için neden bu kadar geç kaldığımızı sorgularcasına sarsıyordu da. Bu arada, çıktığımız uzun ve kutlu yolculuğa adanmış aktivistlerin, çetin sınava dayanıp dayanamayacağı ilk saatlerde belli olacaktı.

Üzerinde bulunduğumuz bu yelkenli, evet, hareket kabiliyeti yüksek bir deniz taşıtı. Fakat bu sadece teknik bir gerçek. Hakikat ise şu: İçindeki yaşam alanı, insanın kendi bedeniyle ve düşünceleriyle baş başa kaldığı klostrofobik bir hücreden farksız. Daha sakin sularda bu duruma alıştığımızı sanmıştık. Dalgalar azgınlaştığında, o daracık alanlar adeta birer cendereye dönüştü. Aşağıda, kamarada ayakta durmak bile bir mücadeleydi. Teknemiz dalgalara girip çıkarken her sarsıntıda, insan yerçekiminin ne büyük bir lütuf olduğunu anlıyor. Yoldaşım, şükür vesilem Prof. Dr. Haşmet Yazıcı ve diğer aktivistlerle birbirimize dayanak olduk. Bazıları yanlarında kovalarla saatlerce oturdular.

Ben, ilk altı saat boyunca kendimi güverteye, rüzgârın ve tuzlu suyun insafına teslim ettim. O temiz hava, midenizi bulandıran o boğucu kapalı alan hissini yok ediyor. Dalgaların ritmine alışarak, bu devasa gücün bir parçası olmaya, tekneyle bütünleşmeye çalıştım. Güvertedeki alışma seansından sonra uyumak için kamaraya inmem gerekiyordu. Öncesinde mideme iyi gelmesi için kurutulmuş ekmek yedim ve bulantı ilacı aldım. Böyle böyle alışacaktık. Artık gözlerim kapanmaya durunca da uyku tulumunu serip uzandım. Zihnimi de bedenimi de dalgaların seyrine bırakıp, okumalarıma odaklandım. O an aklıma şu söz geldi: Akdeniz annemiz, bu tekne ise beşiğimiz.

Dalmışım. Bebekler gibi uyuyamasam da korktuğum gibi olmadı. Namaza kalktığımda gayet iyiydim. Ardından kendimi güverteye attım hemen. Çünkü içeride durmak hem bulantıyı tetikliyor hem de havasızlık hayli yoruyordu. Bu yolculukta umutsuzluğa yer yok. Güverteye çıktığımda güneş doğuyordu. İzledim dakikalarca. Kendimi daha iyi hissetmek için işime odaklandım bir süre. Yeni Şafak’ın Instagram hesabından kısa bir canlı yayın yaparak, dalgalı denizdeki seyrimizi izlettim takipçilerimize.

Ve işte tam da bu noktada, bu yolculuğun asıl manası bir şimşek gibi çakıyor zihnime. Bizim bu anlık kısıtlanmışlığımız, bu geçici zorluklarımız... 22 yıldır dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde nefes almaya çalışan Gazze halkının yaşadıklarının yanında ne ifade eder ki? Aklımızın bir köşesinde hep onlar, hep Gazze var. Bu yüzden karşılaştığımız her zorluk, bir anda anlamını yitirip yeni bir manaya bürünüyor. Midemizi bulandıran her dalga, açlıktan ölmek üzere olan bir bebeğin sessiz çığlığını hatırlatıyor. Uykusuz bir her gece, evleri başlarına yıkılır mı korkusuyla sabahı eden bir ailenin bitmeyen nöbetine bir selam oluyor.
Bizim bu kısıtlılığımız bir tercih, onlarınki ise bir mahkûmiyet. İşte bu yüzden bu yolculuktaki her sarsıntı, her zorluk bir şikâyet değil, daha derinden bir empati kurmak için bir vesileden ötesi değil. Bizler, bu denizde sadece bir teknede değil, insanlık vicdanının en büyük imtihanlarından birinin içinde yol alıyoruz.

Deniz ne kadar sarsarsa sarsın, biliyoruz ki her fırtına bir limana çıkmak içindir. Bizim limanımız da Gazze’dir. Bu yelkenlinin burnu nasıl dalgaları yarıyorsa, insanlığın birleşmiş vicdanı da o zalim ablukayı bir gün öyle yaracak. O gün geldiğinde, bu dalgalar bizler için sadece birer tatlı hatıra olarak kalacak.

O gün yakındır.
Kaptanın Seyir Defteri: Girit’e kadar 15 nokta belirlendi
Filo’daki kaptanlardan ve bizlere burada ağabeylik eden Hüsamettin Eyüpoğlu bundan böyle günlüklerime “Seyir Defteri” katkısı da sunacak. Hava durumu ve denizin koşullarını değerlendirecek. Hüsamettin Kaptan’ın açık denizdeki ilk gözlemleri ve notları şöyle:

“20 Eylül Cumartesi. Saat 06.25. Rüzgâr hızı 13 knot, rüzgâr yönü 40 dereceden esiyor. Hızımız 4.7 knot. Bu bilgileri her 2 saatte bir genel koordinasyondaki ekibe iletiyoruz. Sicilya’dan ayrıldıktan sonra Girit Adası’nın kuzeyine ulaşacağımız rotada 15 ara nokta (waypoint) belirledik. Üçüncüsü bitti. Her birini yaklaşık beşer altışar saatlik seyirlere böldük. Seyir derecesi şu an için 109. Dördüncü ara noktadan sonra rotanın 80-90 dereceye düşürülmesi ve bu yeni rotanın tekneyi Girit’in kuzeyine ulaştırması hedeflenmekte. Seyir gayet güzel. Tabii ki hazır olmayanlar veya açık denize ilk defa çıkanlar için alışma günü. Artık inşallah herkes nelerle karşılaşacağının farkında. Ama elhamdülillah hiçbir problemimiz yok, Rabbim, inşallah bizi Gazze’ye ulaştıracak.”
Sizden gelenler: Dimdik duranlara selam olsun
Yola çıktığımı ilan ettiğim andan itibaren Sumud Filosu’nun destekleyen yüzlerce mesaj ve telefon aldım. Sosyal medyada yazılanları da sayarsak dualar ve temennilerin ardı arkası kesilmiyor ve destek bizlere büyük moral oluyor. Hiçbirini ayırt edemem. Hepsi çok kıymetliler. Bundan böyle, Sumud’un kara desteği olarak gelen mesajlardan bazılarını buradan yayımlayacağım. Dün Kahramanmaraş’tan Duran Boz ağabey şu satırları göndermişti onunla başlayalım:

“Ersin kardeşim selamünaleyküm.
Gazze’yi gören gözlerin keskin bakışına selama durmak gerekir.
Yolunuz, yönünüz, kıbleniz, Gazze’ye, Kudüs’e ve yeryüzünün en acımasız kasaplarına, soykırım çetelerine karşı gitmeyeceğiz haykırışıyla onurunu savunma cehdi içerisinde dimdik duranlara selam olsun. Rabb’im yola çıkanları, yolda olanları her türlü şerden muhafaza buyursun.
Selam ve dualarım sizleredir. Yoldaşınız Yaşar (Yavuz) Ağabey’e de bin selam ve dua.”
Duran ağabeyin duygularına ek olarak; Instagram’daki paylaşımımın altına, Hülya Demircioğlu hanımefendinin yazdıklarını da eklemek isterim: “O sahilde gözleri ufukta bekleyen minik gözler sizinle kucaklaşırken bizler uzakta olsak bile o sarılışa ortak olacağız. Dünyanın en ağır yükünü taşıyan kardeşlerimize kavuştuğunuzda söyleyin: Biz onları unutmadık, ihmal de etmedik, bel ki aciz kaldık ama onlar insanlığın vicdanını uyandırdı ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Selam dua ve muhabbetle kardeşlerim.”

Yorum Yazın