Sömürgecilerden kurtulup çetelerden kurtulamayan bilr ülkenin hikayesi: Haiti

0
Sömürgecilerden kurtulup çetelerden kurtulamayan bilr ülkenin hikayesi: Haiti
22 Ağustos 1791'de başlayan köle ayaklanması, Haiti'yi dünya tarihinin ilk bağımsız siyahi devleti haline getirdi. Haiti sömürgecilerden kurtulsa da ülkeyi kasıp kavuran çete kıskacından bir türlü çıkamıyor.

Karayip Denizi'nde yer alan Haiti kölelikten kurtularak bağımsızlığını kazanan ilk siyahi devlet olma özelliğine sahiptir. 22 Ağustos 1791, bu küçük ada ülkesinin tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir. O gün, köleler tarafından başlatılan ilk büyük ayaklanma, Haiti Devrimi'nin başlangıcı oldu ve sonunda Haiti, dünya tarihinin kölelikten kurtulan ilk bağımsız siyahi devleti haline geldi.

Köle Ticaretinin Başlangıcı

15. yüzyılın sonlarında, Kristof Kolomb'un Karayipler'e ayak basmasıyla birlikte, Haiti'nin de dahil olduğu Hispaniola Adası, Avrupalı sömürgecilerin hedefi haline geldi. İspanyollar, yerli Taino halkını zorla çalıştırarak altın ve diğer madenleri çıkarmaya başladılar. Ancak, Taino nüfusu, hastalıklar ve aşırı çalışma nedeniyle hızla azaldı. Bu durum, Avrupalıların, Afrika'dan zorla getirilen köleleri çalıştırma yöntemine yönelmesine neden oldu.

Afrika'dan getirilen köleler, adanın şeker plantasyonlarında, kahve tarlalarında ve madenlerinde insanlık dışı koşullarda çalıştırıldılar. Bu süreç, Haiti'deki kölelerin acı dolu tarihinin başlangıcını oluşturdu.

Kölelerin hayat koşulları

Haiti'deki köleler, son derece ağır koşullarda çalıştırıldı. Günde 18 saatten fazla çalıştırılan köleler, yeterli beslenme, sağlık hizmeti ve insanca muameleden mahrum bırakıldı. Çoğu zaman, köle sahipleri tarafından fiziksel olarak cezalandırılan köleler, adeta birer mal gibi alınıp satıldılar. Kadın köleler, hem tarlalarda çalışmaya zorlanıyor hem de cinsel istismara maruz kalıyordu.

Kölelerin aileleri parçalanıyor, çocuklar ebeveynlerinden koparılıyor ve köle sahiplerinin isteklerine göre başka yerlere satılıyordu. Kölelerin çoğu, bu acımasız koşullara dayanamayıp hayatını kaybediyordu.

Direniş ve Haiti Devrimi

18. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Haiti'deki köleler arasında büyük bir isyan hareketi başladı. 1791 yılında başlayan bu isyan, tarihe Haiti Devrimi olarak geçti. Toussaint L'Ouverture liderliğindeki köleler, Fransız sömürgecilerine karşı örgütlendiler ve uzun süren bir mücadele sonucunda 1804 yılında bağımsızlıklarını ilan ettiler.

Haiti, dünya tarihinde kölelerin başarılı bir şekilde ayaklanarak bağımsızlıklarını kazandığı ilk ve tek ülke oldu. Bu zafer, Haiti halkı için büyük bir gurur kaynağı olsa da, ülke, bağımsızlığını kazandıktan sonra da ağır bedeller ödemek zorunda kaldı.

Haiti'nin bağımsızlık sonrası zorlukları

Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra, Haiti halkı, eski sömürgecilerden gelen ekonomik baskılarla mücadele etmek zorunda kaldı. Fransa, Haiti'nin bağımsızlığını tanımak için ağır bir tazminat talep etti ve bu borç, ülkenin ekonomisini onlarca yıl boyunca yıprattı. Ayrıca, uluslararası toplumun büyük bir bölümü, Haiti'yi tanımayı reddetti ve bu da ülkenin ticari ve diplomatik ilişkilerini olumsuz etkiledi.

Siyasi durum

Haiti, bağımsızlığını kazandıktan sonra da siyasi istikrarsızlıklarla mücadele etmek zorunda kaldı. 1957 yılında başlayan Duvalier ailesinin diktatörlük rejimi, ülkeyi 1987 yılına kadar baskı altında tuttu.  2017'den itibaren devlet başkanlığı görevini üstlenen Jovenel Moise'nin Temmuz 2021'de suikasta uğraması, Haiti'yi yeniden derin bir siyasi krize sürükledi. Suikastın ardından göreve gelen Başbakan Ariel Henry, artan çete şiddeti ve siyasi baskılarla karşı karşıya kaldı.

Ekonomik Durum

Haiti, Batı yarımkürenin en yoksul ülkesi olup, nüfusun %60'ı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olan ülkede, işsizlik oranı %60'lara kadar çıkmaktadır. Haiti, aynı zamanda doğal afetlerden en fazla etkilenen ülkelerden biridir. 2010 yılında meydana gelen büyük deprem ve ardından gelen kolera salgını, Haiti'nin zayıf ekonomisini daha da çökertmiştir.

2010 Yılındaki büyük deprem ve sonrası

Haiti'nin tarihinde 2010 yılı önemli bir dönüm noktasıdır. 12 Ocak 2010'da Haiti'yi vuran büyük deprem, iki yüz binden fazla insanın ölümüne ve başkent Port-au-Prince'in harap olmasına neden olmuştu. Depremden iki gün sonra Dominik Cumhuriyeti'nden Haiti'ye gelen bir tanığın ifadelerine göre, şehir merkezi molozlarla kaplıydı ve güvenlik tamamen çökmüştü. Bu kaos ortamında, ellerinde bıçak ve diğer silahlarla dolaşan birkaç düzine adamın, depremde yıkılan şehrin ana hapishanesinden kaçan mahkumlar olduğu anlaşıldı. Olay sonrasında, yağmacılık ve kanunsuz misillemeler yaygınlaşmış, polis tarafından yargısız infaz iddiaları ortaya atılmıştı. Potansiyel şüphelilerin cesetleri şehrin etrafında görülmeye başlanmış, bu durum Haiti'nin kaosa sürüklendiğinin bir göstergesi olmuştur.

Geçtiğimiz yıllarda, Jimmy Chérizier, namıdiğer "Barbekü", başkent Port-au-Prince'te çetelerin liderliğini üstlenmiş ve büyük bir güvenlik tehdidi haline gelmiştir. Barbekü, 2023 yılına kadar geçen süreçte, başkentte büyük bir bölümünü kontrol altına almış, çok sayıda katliam ve yüzlerce adam kaçırma olayına karışmıştır. Haiti'deki çete şiddeti, 2023 yılı itibariyle yaklaşık beş bin kişinin hayatını kaybetmesine yol açmış, bu sayı bir önceki yılın iki katı olarak kayıtlara geçmiştir.

Barbekü, son olarak Başbakan Ariel Henry'nin istifa etmemesi durumunda ülkeyi iç savaşa sürükleyeceğini beyan etmiştir. Haiti, ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın yanı sıra, çetelerle mücadelede de büyük zorluklar yaşamaktadır. 2023 yılında ABD'nin desteğiyle Kenya'dan Haiti'ye polis gönderilmesi kararlaştırılmış, ancak bu misyon askıya alınmıştır. Kenya hükümeti, ülkedeki şiddet olaylarının artması üzerine, polis güçlerini Haiti'ye gönderme planını rafa kaldırmıştır.

Yorum Yazın