1943’den 1978’e kadar geçen 35 senelik yayın müddeti içinde, ülkeyi bir uçtan diğer uca, en ücra yerlere kadar fikir ışığıyla aydınlatan ve Müslüman kitleyi aksiyon ruhuyla canlandıran Büyük Doğu Dergisi’nin en canlı köşelerinden biri de “Sizinle Başbaşa” sütunuydu.
Bu sütuna gönderilen sual dolu mektupların “Cevapçı”sı Üstad Necip Fazıl Kısakürek, okuyuculara ilk hitabında, onun bütün suallerine ayrı ayrı cevap vermek ve geniş hayat plânında merak duyacağı ne varsa cevaplandırmak için bu sütunun açıldığını belirtir. Nitekim, verilen cevaplar okunduğunda, okuyucu arzu ve merakının ne kadar geniş sahalara yayıldığı görülecektir.
Yazı ve şiirleri hakkında hüküm bekleyen edebiyat heveslilerinden, define duası talep eden hazine arayıcısına kadar binlerce kişinin gönderdiği mektuplara verilen cevaplar, Dergi-Okuyucu ilişkisinin renkli dünyasına ışık tutuyor.
İlk çalışmalarına cevap bekleyen, dâva ve gönül bağını bu mektuplarla izhar eden birçok ismin arasında, sonradan şöhrete kavuşmuş birçok tanıdık ve önemli ismin geçit resmine de “Sizinle Başbaşa” köşesinde şahitlik ediyoruz.
Üstad’ın “Bu sütunu sizin için, ruhunuzda kıvrım kıvrım halkalanacak bütün sual istifhamlarına ayrı ayrı cevap vermek için, geniş hayat plânında merak ve tecessüs duyacağınız ne varsa, aklımız ve dilimiz döndüğü kadar cevaplandırmak için açıyoruz.” demesi de eserde Büyük Doğu Dergisi’nin yayın hayatı müddeti içinde, ne denli etkin ve kapsayıcı bir “yetiştirici hüviyeti”ne sahip olduğunu da gözler önüne seriyor.
Eserden pasajlar:
NEJAT GÖKNAR (EDİRNE) - Bizim için yazdığınız şiir, bizim ruh ve kafamıza tam manasiyle mutabık olmakla beraber, bizim san'at titizliğimize pek uymuyor. Bu yolda sizi teşvik eder ve yeni denemelerinizi bekleriz.
SALİH CEMİL DİNÇEL (İSTANBUL) - Hocanız, kendisine ve (Büyük Doğu)ya gösterdiğiniz alakadan pek mütehassistir; size teşekkür ederiz.
SELMA GÜRSEL (BEBEK) - Bizden şiir ölçümüzü soruyorsunuz. Güzel sual... Bizim şiir ölçümüz, şekle, üstün şekle, şeklin esaretini yenmiş üstün şekle tam bir bağlılık tarzında hülāsa edilebilir. Fakat ilave edelim ki, zahirde şekilden mahrum gibi göründüğü halde derunî bir şekle; ve bir iç ve dış muhteva kıymetine malik her şiiri, bir gün bizimle ayni şekil ölçüsünde birleşmesini bekleyerek şimdiden malımız kabul ediyoruz. Saygılar...
A. KEMAL ELKER (İSTANBUL) - Yazılarınızdan (İslâmiyet ve Demokrasi)yi çok beğendik. Neşri ilk fırsatta mümkün olacaktır. Bizimle şahsen de temas etmenizi dileriz. Hürmet...
TAHSİN SAİP ÖZDEMİR (İSTANBUL) - Sevgili kardeşimize bütün bir bilgi ve izah tarafını mahfuz tutarak arze deriz ki, din ve dini yol dışı Allah'a bağlanmak ve hatta inanmış olmak mümkün değil. Ve bu bizim keyfimiz icabı değil, onun iradesi gereğidir. Yoksa Peygamberlere ne lüzum kalırdı? Bize hak vereceğiniz günleri bekler ve sevgilerimizi takdim ederiz.
NERİMAN Y. (KADIKÖY) - Ölçüye bağlı şiir demek, ille hece vezninin araba gürültüsü gibi muayyen kalıplarına girmek değildir. Fakat hususi bir şekil arayıcılığına istekli, bilhassa şiiri mutlaka bir iç ve dış nizama bağlı gören bir telakkiden örnekler vermek demektir. Kaldı ki, o şekil, isterse hece vezninin bilinen kalıpları olsun; her şey bu kalıplara dökülecek olan ses, renk, eda ve muhteva kıymetindedir. Şair, kullandığı şekli, o şekil içinde aşarsa şairdir; yoksa onu kırıp dökmekle değil... Biz de okuyucularımızdan işte bu şekil ve nizam ruhunu yerine getirmelerini istiyoruz. (Poetika) serimiz size her şeyi gösterecektir. Selamlar...
TAHSİN SAİP ÖZDEMİR (İSTANBUL) - Sevgili kardeşimize bütün bir bilgi ve izah tarafını mahfuz tutarak arze deriz ki, din ve dini yol dışı Allah'a bağlanmak ve hatta inanmış olmak mümkün değil. Ve bu bizim keyfimiz icabı değil, onun iradesi gereğidir. Yoksa Peygamberlere ne lüzum kalırdı? Bize hak vereceğiniz günleri bekler ve sevgilerimizi takdim ederiz.
İHSAN BAYRAKTAR (TOKAT) - Peygamberler Peygamberine ait mukaddes emanetlerin, hilafetin lağvından sonra Topkapı sarayına kaldırıldığını ve müze kadrosu içinde muhafaza edildiğini sanıyoruz. Hürmetler...
İSMET GÖKYİĞİT (İSTANBUL) - Bir Müslüman, sırasına göre koyundan daha yavaş ve aslandan daha serttir. Allah için, Allah adına duyulan kin ve nefret hislerinde Müslüman, sertlik ve taarruz hududu bakımından dilediği kadar ileriye gidebilir. Müslüman, yalnız nefsine ait işlerde hudutsuz yumuşaktır. Bu, inceler incesi ölçüyü hiçbir an kaybetmemeniz ricasiyle sevgiler...
KAYA ÖZDEMİROIĞLU (KIRIKKALE) - Haftada, ortalama olarak 300 mektup alıyoruz; halbuki bu sütunda cevaplandırma imkanımız 10-20 mektubu geçemez. Tenezzül etmemek diye bir ithamı reddederiz. Şiirleriniz cevaplandırılmıştır. Saygılar...
M. E. SELAMİ (MALATYA) - Sizin anlayışınıza malik bulunan insanlarla övünüyoruz! Bütün didinmelerimiz, sizin gibiler içindir. Mektubunuzun son kısmını pek yakında neşredeceğiz. Bağlılık...
M.RİFAT ÖZTÜRK (ZONGULDAK) - Çirkinliğin, bayağılığın, hayasızlığın o kadar sayıldığı ve o derece tutunduğu bir diyardayız ki, gönderdiğiniz mecmua sayfası bütün Lepazeliğine rağmen solda sıfır kalır. Ahlaksızlık bizde o hale geldi ki, evde, sokakta, tramvayda, sinemada velhasıl hususiden umumiye kadar her yerde açıkça ve serbestçe dolaşır, ne yapan utanır, ne de gören ses çıkarır... Yalnız, sizin gibi bazı temiz ruhlu ve mümin kalbli insanlar, içlerinde derin bir ıstırap duyar ve bu ıstırabın peşinde kıvranır dururlar. Hepsi o kadar... Bu memlekette iman ve mukaddesatı hakim kılmadıkça ve ruhi tedennimizin doğurduğu bu hadiseleri kökünden kurutmadığımız müddetçe bu kepazeliklerin sonunu almak imkansızdır. Selâm ve bağlılıklar...
NAİM ŞİMŞEK (ŞEVKETİYE) - Tebrikinize en derin şükran hislerimizle mukabele ederiz. Dönmeler ve dönmelik, Türk Milletinin ve onun haklarını müdafaa eden bizlerin ebedi düşmanıdır. Kimlerin dostu olduğu ise malûmunuzdur... Selam ve bağlılıklar...
HÜSNÜ Y. (FATIH) - Bahsettiğiniz meseleleri konuşmak için idarehanemize teşrifinizi rica ederiz. Selamlar...
KEMAL ABANA (MARAŞ) - Manzum ve mufassal tebrik telgrafınız bizi ağlattı. İnşaallah dualarınızla beraber, biz de, sizin gibi kıymetlere karşı liyakat tahakkuk eder. Allah'ın rızası, üzerinize olsun... En derin bağlılıklar...
MUSTAFA OKUR (BURSA) - Bizim de hasretimiz, içimizi cayır cayır yakan bir ateş halinde, size kavuşmaktı. Şükürler olsun ki, buna nailiz. Telinize en hararetli teşekkürlerimizi takdim eder ve ilginizin devamını dileriz. Selâm ve muhabbet...
SAİT ÇEKMEGİL (MALATYA) - Hatıralarını ta kalbimizde ve canevimizde muhafaza ettiğimiz, sizin gibi bir dostun telgrafla tebrikine mukabele, ancak bu vaziyetin tesbiti değil midir? Şükranlarımızı ifadeden aciz bulunuyoruz. Kalem verimlerinizi ve sesinizi sık sık bekleriz. Bağlılıklar...
AHMET ŞENGİL (ŞİŞLİ) - Gönderdiğiniz şiirleri aldık; teşekkür ederiz. Daha ilk sayımızdan itibaren okuyucularımızın iyice eserlerine mahsus olarak "Yetişenler" isimli bir sütuna malikiz; fakat mecmuamız, bu sütunlarda da ancak hakiki ve olgun istidadlara yer ayırdığı için, sizi, biraz daha olgunlaşacağınız bir devrede tekrar görmek istediğimizi bildiririz.
SADETTİN VALA (İZMİR) - Hakkımızdaki temennilerinizden mütehassis bulunuyoruz. Şiirlerinizi okuduk. Orta bir hassasiyet cevherine ve oldukça düzgün bir ifade kıymetine maliksiniz. Büyük bir Fransız şairinin (hayat kısa ve san'at zor...) tarzında belirttiği çetinliği yenebilmeniz için, çok, pek çok çalışmanız ve kendinizden aslâ emin olmamanız lazım. Beğenmediğiniz ve bedii zevki rencide ettiğinden bahsettiğiniz resimler, İstanbul'da, Güzel Sanatlar Akademisi'nde (Profesör) ve Türkiye'nin en yüksek tanınmış ressamlarından birine aittir. Zevkinizi gitgide daha incelmiş göreceğimizden eminiz.
MEHMET ALİ ELMASGÜNEŞ, (TURGUTLU) - Soruyorsunuz: (En iyi ve noksansız olarak tafsilatlı, yeni harflerle Türkçeleştirilmiş Kur'an-ı Kerimi hangi kitapçıdan temin edebilirim? Tercüme edenin ismi?) Heyhat ki, pek aziz okuyucumuz, din inceliklerini yanlış öğrenmekten birçok münevverin düştüğü hataya siz de, elbette istemeyerek düşmüş bulunuyorsunuz. Ne yeni, ne de eski harflerle. Türkçeleştirilmiş Kur'an-ı Kerim bahis mevzuu olamaz. le Kur'an, nazil olduğu dilden, kelimelerden ve her husustan hiçbir şekilde ayrılık kabul etmez. Başka bir dille ancak Kur'an'ın zahiri māna ve meali öğrenilmiş olur ki, o da sadece o dil içinde Kur'an'ın zahiri meali olur ve Kur'an olmaz. (Türkçe Kur'an) sözü dünyanın en bâtıl anlayışıdır. Türkçe Kur'an olamaz. Çince ile de Kur'an'ın zahiri meal ve tefsiri verilebilir; o başka!.. Bu, o kadar ince bir noktadır ki, buna bile bile "olur!" demek sadece küfürdür. Bir başka incelik de. Kur'an'ın, kendi ve arabî telaffuzuyla olsa bile başka harflerle yazılamayacağıdır. Bu sütun daha fazla derinliğe müsait değildir. Bir gün sualinizin tam cevabını (Dininizi Öğreniniz) sütununda bulursunuz. Teessüflerle bildirilem ki, bir takım Müslüman kılıklı şahıslar, sokaklarda, vapurlarda, (Türkçe süreler) diye bağırarak bir takım Kur'an ve yeni harflerle namaz kitapları satmaktadır. Bu cins kitaplardan size tavsiye edebileceğimiz hiçbir eser yoktur. Selâm ve hürmet...
Kaynak: Baran Dergisi