II. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan sistem-düzen iflâs etti. Harp sonrası tasarlanan dünya düzenine vesayet savaşlarıyla sunî teneffüs yapmaya çalışıyorlar. Hâlihazırdaki İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırım, buna Lübnan’ın dahil olması ve Rusya-Ukrayna savaşı derken sistemdeki kırıklar derinleşiyor. III. Dünya Savaşı’ndan bahsediliyor; öyleyse her savaş sonrasında olduğu gibi bunun nihaî noktasında da yeni sistemin şartları konuşulacak. Galipler, mağlupların şartlarını belirleyecek. Asıl soru şu; bu hesaplaşmanın sonucunda Türkiye’nin konumu ne olacak?
Sadece seyirci mi olacağız? Hayır, Türkiye 1-2 asır önceki Türkiye değil. Yeni düzende Türkiye güç dengesi ve oyun kurucu olmak zorunda. Türkiye, mirası ve tarihî şuuruyla potansiyelini zorluyor, Batı’nın “üçüncü dünya ülkeleri” diye öteledikleri arasında değil. Türkiye, İslâm dünyasının, mazlum coğrafyaların umudu.
Güç dengeleri Amerika Birleşik Devletleri-Avrupa Birliği-İsrail ve BRICS ülkeleri (başta Çin ve Rusya) arasında oynaklık gösterirken Türkiye hangi tarafta yer alacak? Yoksa üçüncü bir cephe olarak İslâm dünyasında Türkiye öne atılıp başka bir kuvvetler birliğine öncülük mü edecek? Bu suale cevap ararken, Türkiye içerideki sorunları çözmeli. Başta terör olmak üzere, sistemsel ve iktisadî sorunlar çözülmeli.
Türk İslâm devletleri Selçuklu ve Osmanlı sultanları uzun soluklu seferlere çıkmadan evvel haince hançerlenmemek için memleketteki sorunları ortadan kaldırırdı. Şimdi de şartlar benzerlikler taşıyor; PKK-FETÖ gibi aparat yapılar içeriden komple temizlenmeli; İçeride güvenlik tastamam sağlanmalı. Kaleyi içeriden tahkim etmeden nasıl Kudüs’e sefere çıkabiliriz ki?..
Ve önümüzdeki en büyük tehlike İsrail terör örgütü… Farklı cephelerde savaşan İsrail, sınırlarımıza yaklaşıyor. İsrail; Filistin’de soykırım yaparken Irak, Yemen, Lübnan ve Suriye’ye saldırıyor. Otoritesi zayıflatılmış devletlere saldıran İsrail’in hedefleri arasında Türkiye de var. Öyleyse Türkiye, İsrail ile er yahut geç hesaplaşacak; bu hem tarihî hem de imanî olarak kaçınılmaz!
Nihaî hesaplaşma yaklaşırken, ABD-İsrail, Türkiye’yi terör örgütlerine zayıflattırıp lokma kıvamına getirmeye çalışıyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin birlik ve beraberliğin sağlanmasına dair yaptığı hamleleri yakından seyrediyoruz.
Bahçeli, Türk-Kürt ve Arap ittifakının harcını yoğurmaya çalışıyor. “İslâm kardeşliği”nin çatısı altında birleşilirse, Haçlı-Siyonist (Yahudi-Evanjelist) ittifakı darmaduman olur. Bu hakikat önümüzde duruyor. Hülâsa, içerideki karışıklıktan kurtulur, birlik ve beraberliği sağlarsak başka şeyleri konuşacağız. Bahçeli’nin hamlesiyle içerideki mâlum partinin argümanları çürüdü, ayarları da bozuldu.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun ifâde ettiği üzere “Şartlar Türkiye’yi tarihî misyonunu üstlenmeye zorluyor.” Velhasıl, Türkiye ıskalama şansının olmadığını iyice idrak etmeli ve başarıya ulaşmalı.