Türk modernleşmesi üzerine kapsamlı çalışmaların sahibi Prof. Dr. Bedri Gencer, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'un kaldırılması gerektiğini sağlam gerekçelerle delillendirdi.. Gencer, Türkiye'de ifade özgürlüğünü kısıtlayan bu yasanın, esasen Atatürk'ü korumaktan çok, onu kullanarak "haksız kazanç ve baskı" elde etmek isteyenlerin çıkarına hizmet ettiğini ifade etti.. Bu yasanın 1951 yılında karanlık bir süreçle çıkarıldığını belirten Gencer, kanunun "Atatürk maskeli istismarcıları" koruduğunu ve toplumsal kutuplaşmayı artırdığını söyledi.
Gencer'in paylaşımı, bu kanunun Atatürk'ü koruma amacı taşıdığı iddiasının gerisinde farklı niyetler yattığına dair güçlü eleştiriler içeriyor. 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal dönemine atıfta bulunan Gencer, Özal'ın 1991 yılında 141-142. ve 163. maddeleri kaldırdığı gibi, demokrasiye tam geçiş amacıyla 5816 sayılı kanunu da kaldırmayı planladığını iddia etti. Ancak "derin güçlerin baskısıyla" bu kanunun kaldırılmadığını öne süren Gencer, kanunun varlık sebebinin tartışılması gerektiğine dikkat çekti.
Gencer paylaşımında 5816 sayılı kanunun çıkarılma süreciyle ilgili ayrıntılara da yer verdi. Kanunun, “rollerini oynadıktan sonra ortadan kaybolan Ticaniler adlı uydurma bir tarikatın Atatürk heykellerine saldırısı bahane edilerek” çıkarıldığını söyleyen Gencer, bununla aslında Atatürk'ün korunduğu değil, toplumsal kutuplaşmayı pekiştirerek, ideolojik dayatmanın sağlamlaştırıldığını ifade etti. Gencer’e göre, bu süreç "Kemalist diktatörlük"ü pekiştirmeye yönelik bir adımdı. “Böl ve yönet” mantığıyla oluşturulan bu yasanın Atatürk adına dikta kuranları korumaktan başka bir şey olmadığını savundu.
Uğur Mumcu'nun “Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar” sözüne atıfta bulunan Gencer, 5816 sayılı yasanın, Atatürk’e gerçekten saygı gösterenlerden çok, onu kendi çıkarlarına araç edenlerin bir zırhı olduğunu savundu. Gencer, bu noktada Dr. Mehmet Arslan örneğine değindi. Arslan’ın Atatürk’e hakaret etmediğini, yalnızca “putperestliği eleştirerek, ‘Putlara tapınma! Saygı Allah’a olur’ dediği için” tutuklandığını belirtti.
Türkiye'de bir yandan dini değerlere hakaret serbestken, Atatürk'e yönelik eleştirilerin cezalandırılması gibi bir tezatın altını çizen Gencer, “Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki Allah’ın kâinatı sevgisinden yarattığı, milletimizin Mehmetçik (Muhammed’in Askeri) dediği Peygamber Efendimize s.a.v. rahatça hakaret edilirken putperestliğe karşı çıkan bir vatandaş tutuklanıyor" ifadelerini kullandı. Gencer, bu durumu ifade özgürlüğüne aykırı bir çifte standart olarak değerlendirdi.
Sonuç olarak; Gencer, Türkiye’de tek parti ideolojisinin baskısını sürdüren 5816 sayılı kanunun kaldırılması gerektiği görüşünü şu gerekçelerle sonlandırdı:
- Dünyada misli olmayan kanunla koruma ayıbının sona erdirilmesi,
- Atatürk istismarının son bulması,
- Maskelerin düşmesi ve gerçek Atatürk severlerin ortaya çıkması,
- Atatürk üzerinden yapılan kutuplaşmaların sona ermesi ve sosyal huzurun sağlanması,
- Fikir ve ifade hürriyetinin pekişmesi.
Prof Dr. Bedri Gencer’in sosyal medya paylaşımı:
“SON KALE
8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal, 1991 yılında Terörle Mücadele Yasası çıkarma vesilesiyle faşist ve komünistlerin cezalandırıldığı 141-142. maddelerle birlikte Müslümanların cezalandırıldığı 163. maddeyi de kaldırdı. Muhtemelen tam demokrasi için 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanununu da kaldıracaktı ama derin güçlerin, 9. Dünya Siyonist Kongresi'ne (Hamburg 1909) Selanik delegesi olarak katılan Moiz Cohen’in (Tekin Alp) kurucu kitabını yazdığı Kemalizm’in son kalesi olarak gördükleri kanunu kaldıramadı. Neden?
Çünkü Türkiye’de dinî diktatörlük, komünist diktatörlük ihtimali yoktu ama (Kemalizm’in kurucu kitabını yazanın kimliğinden anlaşılacağı gibi) Kemalist diktatörlük realitesi vardı. Bu, 5816 sayılı kanunun karanlık bir tezgâhla çıkarılmasından anlaşılıyordu. Kanun, “rollerini oynadıktan” sonra bir anda ortadan kaybolan Ticaniler adlı esrarengiz, uydurma tarikatın Atatürk heykel ve büstlerine saldırması üzerine 1951 yılında Menderes Hükümeti tarafından çıkarılmıştı. Hâlbuki dünyada kanunla korunan bir millî kahraman yoktu. Asıl böyle bir kanun, Atatürk’e hakaret olarak yeterdi.
Asıl sorulması gereken soru, bu kanunun Atatürk’ü korumaktan ziyade kime, neye kime hizmet ettiğiydi.
Bu kanun, Atatürk’ü korumaktan ziyade Atatürk maskeli hırsızları korumaya hizmet etti. Uğur Mumcu'nun, "Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar" dediği gibi.
“Böl ve yönet” mantığıyla toplumu daha çok kutuplaştırarak Atatürk adına kurulan Kemalist diktatörlüğü pekiştirmeye hizmet etti.
Mülga 141-142. ve 163. maddelerin kapsamına giren haklı talepleri bastırmaya hizmet etti.
Kısaca 5816, Atatürk’ü korumaktan ziyade Atatürk istismarına ve Müslümanlara zulme yaradı.
Son misal, Dr. Mehmet Arslan. Atatürk’e hakaret mi etti? Hayır!
Sadece, fotoğrafta görülen putperestliği eleştirerek, “Putlara tapınma! Saygı Allah’a olur” dediği için tutuklandı ve bırakıldı.
Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki Allah’ın kâinatı sevgisinden yarattığı, milletimizin Mehmetçik (Muhammed’in Askeri) dediği Peygamber Efendimize s.a.v. rahatça hakaret edilirken putperestliğe karşı çıkan bir vatandaş tutuklanıyor.
Atatürk Araştırma Merkezi Bilim Kurulu (eski) üyesi bir profesör olarak uyarıyorum. Acilen, karanlık bir tezgâhla çıkarılan #5816SayılıKanunKaldırılsın
Bu kanunun kaldırılmasıyla:
- Dünyada misli olmayan kanunla koruma ayıbı ortadan kalkacak
- Atatürk istismarı bitecek
- Maskeler düşecek, gerçek Atatürk severler ortaya çıkacak
- Atatürk üzerinden kutuplaşma son bulacak, sosyal huzur gelecek
- Fikir ve ifade hürriyeti pekişecek”