Son İsrail-İran çatışmasında nihai hedefin Anadolu olduğu apaçık ortaya çıktı. Bunu artık Türkiye'de ki her kesim anlamış oldu.
Öncelikle İsrail-İran savaşında şöyle bir değerlendirme yapmak iktiza eder: İran; şayet din-i mübin için İsrail’e saldırmış olsaydı, Müslümanlar iki yıldır Gazze’de soykırıma uğrarken bir aksiyon alması gerekirdi. İran kendisine saldırı yapılana kadar hamasetten başka bir şey sergileyemedi. İran’ın İslam dünyasında yaptığı katliamlar, zulümler herkesin malumu.
Özellikle son beş yıldır İsrail-Amerika tarafından İran’ın üst düzey askeri ve bürokrasi kadrosu öldürüldü. Lübnan, Yemen, Irak’ta Şiilere suikastlar düzenlediler. İsrail İran’ın Şam’daki konsolosluğunu vurdu, cumhurbaşkanları bile suikasta uğrayıp öldürüldü. Hamas lideri İsmail Haniye, İran’ın başkentinde şehit edildi. İran sadece tiyatro oynadı.
Ne zaman ki Şia perdesiyle örttükleri Safevî-Pers ırkçılığı temelinde kurdukları ulus devletlerinin, rejimlerinin hayatı söz konusu oldu; o zaman İsrail'e sözde karşılık vermeye başladılar. Aslında İsrail-İran arasında danışıklı dövüş oynandı. Vurulacak yerleri, üsleri önceden söylenilen bir savaş mı olur!
Türkiye olarak İran ile birlikte İsrail karşıtı gözüksek bile fikrî, kalbî, itikadî olarak İran’la bir bağ kurmayız. Sadece olsa olsa taktiksel bir denk gelme olur. Çünkü bizim ölçümüz nettir:
"Düşmanımın düşmanı dostum değildir. Ama onun düşmanlığını kendi davam adına kullanırım."
Yani, İsrail bizim açık düşmanımızdır. İsrail’e atılan her füze bizim işimize gelir. Kimden atıldığının pek de önemi yok. Bizim ölçümüz bu hususta nettir: Müslüman kanıyla beslenen İsrail düşmanımızdır, kim İsrail’le çatışıyorsa biz burada ne fayda devşiririz onu düşünmeliyiz.
Asıl meselemize gelecek olursak, yaşanan hadiseleri Türkiye’nin perspektifinden ele alalım: İsrail’in asıl nihai hedefi Türkiye’dir. Bunu açık açık söylüyorlar artık. Netanyahu’nun, “Osmanlı Devleti bir daha kurulmayacak,” demesi; “Kuzeyde bir hilafete izin vermeyeceğiz,” ifadeleri Yahudi’nin hem korkusunu hem de hedefini gösteriyor.
Yahudi analistlerin, “Hamas’ı çeyrek finalde, İran’ı yarı finalde yendik; finalde de Türkiye’yi yeneceğiz,” söylemleri boşuna değil. Bunun hazırlığı içerisindeler. Bunun kılıfını da hazırlamaya başladılar. Türkiye düşmanı Michael Rubin’in “Türkiye, Akkuyu Nükleer Tesisleri’nde nükleer silah üretiyor,” iftirası; yayınladıkları haritalarda Türkiye’nin Hamas’a verdiği destekten dolayı “teröre finansal ve askerî olarak destek veren ülke” propagandası yapmaları bu algı operasyonunun örneklerindendir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öncülüğündeki Türkiye içeride birliği sağlayan adımlar atarken, Yahudi-Evanjelist ittifakı da Türkiye’yi uluslararası arenada köşeye sıkıştıracak algı operasyonları gerçekleştiriyor.
İsrail-İran çatışması bize neleri gösterdi?
İsrail-İran savaşında en kazançlı çıkacak ülke Türkiye olacaktır. Türkiye açısından avantajlarını şöyle sıralayabiliriz:
- Türkiye, İsrail hava savunma sistemlerinin aşılabildiğini gördü.
- Tel Aviv füzelerle vuruldu.
- İsrail’in dokunulmaz olduğu algısı yine yıkıldı. İsrail bir kez vuruldu mu, artık hep vurulur.
- Türkiye ve diğer İslam ülkelerine (niyetleri varsa) İsrail’e karşı ayakları yere basan stratejiler üretme fırsatı sunuldu. Nitekim İstanbul’daki İslâm İşbirliği Teşkilatı’nda Erdoğan bunun mesajını verdi.
- İran ve İsrail’in kapasiteleri bir nebze de olsa ölçüldü.
- Millî savunma sanayi alanında devrim olacak çalışmalarımızın ne kadar hayati olduğu görüldü.
- Türkiye'nin hava savunma sistemi, füzeleri, İHA’ları, SİHA’ları, KAAN savaş uçağının ehemmiyeti bir kez daha anlaşıldı.
- ABD’nin 51. eyaleti olarak görülen İsrail’in “koruyucu ağabeyi” olmadan nasıl delik deşik edileceği de görüldü.
Türkiye, olası bir İsrail savaşında Allah’ın izniyle İsrail’i rahatlıkla hezimete uğratacaktır; bu aşikârdır. Mukadder ve mukaddes hesaplaşmanın hakikaten beklediğimizden daha yakın bir tarihte gerçekleşeceğini Türkiye devlet aklı farkında, hazır ve nazır.
Yahudilerin “Finalde Türkiye’yi mağlup edeceğiz,” söylemine kısa ve net bir hakikatle cevap vermek kâfidir: Kuzeydeki Aslan’ı bekleyin!