Devlet Bahçeli'nin iç ve dış gündeme ilişkin yazılı açıklaması şöyle:
“Mücadelelerin daha çetin, sarsıntıların daha derin olduğu bugünkü dünya tablosunun çok sancılı bir döneminde hakkın ve hakikatin tarafında yer almak her namus insanın temel amacı olmalıdır.
Adalet ve ahlakın ilkelerinde birleşenler, inanç ve merhametin izinde yürüyenler her zaman hıyanet ve zulüm perdesini yırtmaya mahir ve muktedirdir.
Mazlumların arşta yankılan feryat sesleri, masumların nehir gibi akan temiz kanları şayet küresel vicdanda makes bulmuyorsa o vicdanı ya söküp atmak ya da ezip geçmek mukadderdir.
Gazze'de masum bir halkın imha ve itlaf süreci vahşetin akılları ihlal eden her türlü yol ve yönetimiyle ilerletilmektedir.
Haydut ve deccal devlet konumuna sabitlenen İsrail aleni şekilde işlediği ve ikmal ettiği yüzyılın soykırım suçuyla yeryüzü lanetlisi olarak serpilmiş ve sivrilmiş haldedir.
İsrail Başbakanı’nın ilk kıblemiz Kudüs ile ilgili tahakkümcü ifadeleri, Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan söz ve beyanatları elbette ayağımızın altındadır.
Kudüs’ün tarihsel, inanç ve kültür temelli manevi statüsüyle oynamaya azmetmiş çevreler insanlık vicdanında yok hükmündedir.
Kaldı ki ABD yönetiminin Siyonizm, Kabala ve Evanjelist emellerin bekçiliğine soyunması; 6 Aralık 2017 tarihinde Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan eden skandal ve sakat kararı büyük bir rezalet ve hezimet olarak hatırlanacaktır.
Türkiye, doğru stratejiyle, isabetli politik hamlelerle, her türlü diplomatik imkanı kullanarak Kudüs meselesini uluslararası toplumun gündeminde sıcak tutmayı başarmıştır.
İstanbul’da muhafaza edilen arkeolojik mahiyetli taş tablete dayanarak “Kudüs bizimdir” demek bir yanda tarih bilmezliğin, diğer yanda meczup ve cahilane bir üslubun tezahürüdür.
Şayet 2 bin 800 yıl öncesinden başlayarak iz sürecek olursak Türk milletinin her yerde, her coğrafyada hak ve tasarruf yetkisine haiz olduğu açıkça görülecektir.
Unutulmasın ki, Kudüs Harem-i Şerif’tir.
Kudüs Miracımızın onurudur.
Kudüs ilk Kıblemizin şeref payesidir.
Kudüs İslam’dır, iftihardır, itibardır, iradedir, iffettir.
Kudüs vatan, Kudüs vicdan, Kudüs ecdat, Kudüs hepimizin namusudur.
Bu namusa el uzatan Siyonizmin tetikçileri ve onların işbirlikçileri kaybetmeye hem insanlık hem de Allah nezdinde mahkûmdur.
Kulun hesabı varsa, Allah’ın da hesabı vardır.
Kul tuzak kurmuşsa, onu bozacak, onu alt edecek ilahi bir tuzak muhakkak varlığını gösterecektir.
Oyunlarla elimizden alınan yerin adıdır Kudüs.
9 Aralık 1917’de işgal edilen vatandır Kudüs.
İstanbul’dan atanan idarecilerle 4 asır yönetimimiz altında bulunan şehrin şanıdır Kudüs.
Efendimizin mukaddes mirası, Hz.Ömer’in şerefli emaneti, Selahaddin Eyyubi’nin göz nuru, Yavuz Sultan Selim’in tükenmez heyecanı, Kanuni Sultan Süleyman’ın kutlu rüyasıdır Kudüs.
Kudüs’ü yüz yıl önce bırakmak zorunda kalmıştık.
Ancak bu kez kaderine terk etmeyeceğiz, etmemeliyiz.
Hiçbir zafer bedava kazanılmaz.
Hiçbir başarı yattığımız yerden elde edilemez.
Zorlayacağız, zora dayanacağız, zorbaların üstüne üstüne gideceğiz, haklı davamızdan tek bir adım geri atmayacağız.
Çünkü Kudüs düşerse tarih düşer, İslam zaafa uğrar.
Kudüs düşerse Ankara kaybeder, İstanbul kavrulur.
Buna da kimsenin hakkı yoktur.
Bunu da hiç kimse yapamayacaktır.
Dünyaya meydan okuyan ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı akla, diplomasiye, siyasetin ruhuna, coğrafi şartlara ve yeni yüzyılın stratejik ortamına en uygun seçenek “TRÇ” ittifakının inşa ve ihya edilmesidir.
TRÇ ittifakının da; Türkiye, Rusya ve Çin’den müteşekkil olması arzu ve önerimizdir."