1964 yılında İslam dünyasını ziyaret etmeye karar veren Malcolm X, İstanbul, Kudüs, Kahire ve Mekke gibi önemli beldeleri gezdi. Bu seyahat, Malcolm'un İslam'a bakış açısını derinden etkiledi ve onu bir tekâmül sürecine soktu.
Gazze ziyareti: Siyonizmle ilk yüzleşme
Malcolm X'in ziyaret ettiği yerler arasında Kudüs ve Mekke kadar dikkat çeken bir diğer şehir de Gazze idi. Kudüs’ten sonra Gazze’ye geçen Malcolm, burada Filistinli şair Harun Haşim Reşid ile buluştu. Reşid, Malcolm'a İsrail'in Han Yunus katliamını, Siyonistlerin Filistin halkına uyguladığı zulmü ve İsrail'in küresel siyasi stratejilerini anlattı. Gazze ziyaretinden derin bir şekilde etkilenen Malcolm, bu şehri "Allah'ın varlığını en fazla hissettiğim şehirlerden biri" olarak tanımladı.
Siyonizmle mücadele: "Siyonist Mantık" yazısı
Gazze'den Kahire'ye geçtiğinde, Malcolm X'in aklındaki tek şey Siyonizm ve Filistin mücadelesiydi. Bu düşüncelerini "Siyonist Mantık" başlıklı yazısında kaleme aldı. Malcolm'a göre Siyonizm, dini bir temele dayanmasına rağmen, özünde yeni bir sömürgecilik anlayışıydı. Avrupa'nın köhnemiş sömürgecilik fikirlerini taşıyan Siyonizm, Afrika, Orta Doğu ve Asya halklarını bölmek ve parçalamak amacıyla destekleniyordu.
Malcolm X'in Siyonizm eleştirisi: Avrupa destekli yeni sömürgecilik
Malcolm X, Siyonizmi sadece Filistin halkının değil, aynı zamanda tüm Afrika ve Asya halklarının düşmanı olarak görüyordu. Ona göre Siyonist İsrail, Arap ülkelerini sürekli silahlanmaya zorlayarak ekonomilerine zarar veriyor ve kalkınmalarını geciktiriyordu. Avrupa emperyalizminin desteğiyle İsrail, bölgedeki kaosu derinleştiriyor ve Afrikalı halkların Müslüman dünyasıyla bağlarını koparmaya çalışıyordu.
Filistin’deki Siyonist işgalin hukuksuzluğu
Malcolm X, Siyonistlerin Filistin topraklarına sahip olma iddialarını hukuki ve ahlaki açıdan da temelsiz buluyordu. Onun görüşüne göre, Siyonistlerin dini iddiaları, Filistin halkını evlerinden çıkarma ve tüm Arap mülklerine el koyma haklarını meşrulaştırmıyordu. Malcolm, bu durumu Avrupa'nın geçmişteki sömürgeci uygulamalarıyla kıyaslayarak, Siyonist İsrail'in tezlerinin akıldan yoksun ve hukuktan uzak olduğunu savundu.
Malcolm X - Siyonist Mantık (The Egyptian Gazette - 17 Eylül 1964):
“Şu anda Filistin'i işgal eden Siyonist ordular, eski Yahudi peygamberlerinin, "bu dünyanın son günlerinde" kendi tanrılarının, onları vaat edilen topraklara götürecek bir "Mesih" göndereceğini ve kendi devletlerini kuracaklarını öngördüğünü iddia ediyor. Yeni kazanılan bu topraklardaki "ilahî" hükümet, onların "diğer tüm ulusları demir çomakla yönetmelerini" sağlayacaktı.
İsrailli Siyonistler, Arap Filistini'ndeki mevcut işgallerinin Yahudi peygamberleri tarafından yapılan öngörülerin gerçekleşmesi olduğuna inanıyorlarsa, aynı zamanda İsrail'in diğer tüm ulusları demir çubukla yönetme yönündeki "ilahî" misyonunu yerine getirmesi gerektiğine de dinî olarak inanıyorlar; bu yalnızca eski Avrupalı sömürge güçlerininkinden farklı, hatta daha sağlam bir şekilde yerleşmiş, demir benzeri bir yönetim biçimi.
Bu İsrailli Siyonistler, dinsel olarak, Yahudi Tanrılarının, köhnemiş Avrupa sömürgeciliğinin yerine yeni bir sömürgecilik biçimi koymak için onları seçtiğine inanıyorlar; üstelik bu o kadar iyi gizlenmiş ki, Afrikalı kitleler hâlâ sömürgeleştirildiklerinin farkına varmadan, Afrikalı kitleleri, kendi "ilahî" otoritelerine ve rehberliğine gönüllü olarak boyun eğmeleri konusunda kandırmalarını sağlayacak.
KAMUFLAJ
İsrailli Siyonistler, yeni tür sömürgeciliklerini başarılı bir şekilde kamufle ettiklerine inanıyorlar. Sömürgecilikleri daha "iyiliksever", daha "yardımsever" gibi görünüyor. Potansiyel kurbanlarına dostane ekonomik "yardım" tekliflerini ve diğer cazip hediyeleri kabul ettirerek yönettikleri sömürgeciliklerini, ekonomileri büyük zorluklar yaşayan, bağımsızlığını yeni kazanmış Afrika uluslarının önünde sallıyorlar.
19. yüzyılda Afrika'daki kitleler büyük ölçüde okuma yazma bilmezken, Avrupalı emperyalistlerin onları "zor ve korkuyla" yönetmesi kolaydı; ancak günümüzün aydınlanma çağında Afrikalı kitleler uyanıyor ve artık onları 19. yüzyılın köhne yöntemleriyle kontrol altında tutmak mümkün değil.
Bu nedenle emperyalistler yeni yöntemler geliştirmek zorunda kaldılar. Artık kitleleri boyun eğmeye zorlayamayacakları ya da korkutamayacakları için, Afrikalı kitleleri gönüllü olarak boyun eğmeye yönlendirecek modern yöntemler geliştirmeleri gerekiyor.
Neo-emperyalizmin 20. yüzyıldaki modern silahı "dolarcılık"dır [dollarism]. Siyonistler dolarcılık biliminde ustalaştılar: Bir dost ve hayırsever gibi görünerek, hediyelerle ve diğer her türlü ekonomik yardım ve teknik yardım teklifleriyle gelme yeteneği. Böylece, Siyonist İsrail'in yeni "bağımsız" Afrika uluslarının birçoğundaki gücü ve etkisi, 18. yüzyıl Avrupalı sömürgecilerinden çok daha sarsılmaz bir hale geldi... ve bu yeni tür Siyonist sömürgecilik, yalnızca biçim ve yöntem bakımından farklılık gösteriyor, asla gerekçe ya da amaç olarak değil.
19. yüzyılın sonlarında Avrupalı emperyalistler, Afrika'nın uyanan kitlelerinin eski şiddet ve korku yoluyla yönetim yöntemlerine boyun eğmeyeceklerini akıllıca öngördüklerinde, bu sürekli entrikacı emperyalistlerin "yeni bir silah" yaratması ve o silah için "yeni bir üs" bulmaları gerekiyordu.
DOLARCILIK
20. yüzyıl emperyalizminin bir numaralı silahı Siyonist dolarcılığıdır ve bu silahın temel dayanaklarından biri de Siyonist İsrail'dir. Sürekli entrika çeviren Avrupalı emperyalistler, İsrail'i, Arap dünyasını coğrafî olarak bölebileceği, sızabileceği ve Afrikalı liderler arasına ayrılık tohumları ekebileceği ve ayrıca Afrikalıları Asyalılara karşı bölebileceği bir yere akıllıca yerleştirdiler.
Siyonist İsrail'in Arap Filistin'i işgali, Arap dünyasını milyarlarca değerli doları silahlanmaya harcamaya zorladı; bu da bağımsızlığını yeni kazanan bu Arap uluslarının, ülkelerinin ekonomilerini güçlendirmeye ve halklarının yaşam standartlarını yükseltmeye odaklanmasını imkânsız hale getirdi.
Ve Arap dünyasında süregelen düşük yaşam standardı, Siyonist propagandacılar tarafından, Afrikalılara, Arap liderlerin entelektüel veya teknik olarak kendi halklarının yaşam standardını yükseltmeye yeterli olmadıklarını göstermek için ustaca kullanıldı... bu da dolaylı olarak, Afrikalıları Araplardan uzaklaştırıp öğrenme ve teknik yardım için İsraillilere yönelmeye "indirdi".
"Kuşun kanadını sakatlayıp, sonra da onu kendileri kadar hızlı uçamadığı için kınıyorlar.”
Emperyalistler kendilerini her zaman iyi gösterirler, ama bunun tek nedeni, ekonomileri Siyonist-kapitalist komplosuyla felce uğrayan, bağımsızlığını yeni kazanmış, ekonomik açıdan felce uğramış ülkelerle rekabet etmeleridir. Adil rekabete karşı çıkamıyorlar, dolayısıyla Cemal Abdünnasır'ın Sosyalizm altında Afrika-Arap Birliği çağrısından korkuyorlar.
MESİH?
Eğer Siyonistlerin Mesihleri tarafından vaat edilen topraklara götürülecekleri yönündeki "dinî" iddiaları doğruysa ve İsrail'in Arap Filistin'i işgal etmesi bu kehanetin gerçekleşmesiyse: Peygamberlerinin onları vaad edilen topraklara götürme şerefini kazanacağını söylediği Mesihleri nerede? İşgal altındaki Filistin'i Siyonistlerle "pazarlık eden" kişi [Birleşmiş Milletler arabulucusu] Ralph Bunche'ydi! Ralph Bunche Siyonizm'in Mesih'i mi? Eğer Ralph Bunche onların Mesihleri değilse ve Mesihleri henüz gelmemişse, o zaman Filistin'de Mesihlerinden önce ne yapıyorlar?
Siyonistlerin, sırf atalarının binlerce yıl önce orada yaşadığına dair "dinî" iddiaya dayanarak Arap Filistini'ni işgal etmeye, Arap vatandaşlarını evlerinden çıkarmaya ve tüm Arap mülklerine el koymaya hukukî veya ahlakî hakları var mıydı? Sadece bin yıl önce İspanya'da Morolar (Mağribliler) yaşıyordu. Bu, günümüzün Morolarına, İber Yarımadası'nı işgal etme, İspanyol vatandaşlarını kovma ve Avrupalı Siyonistlerin Araplarımıza yaptığı gibi, İspanya'nın olduğu yerde yeni bir Fas ulusu kurma konusunda yasal ve ahlakî bir hak verir mi… Avrupalı Siyonistlerin Filistin'deki Arap kardeşlerimize yaptığı gibi İspanya neredeydi?...
Kısacası, İsrail'in Arap Filistini'ni işgal etmesini meşrulaştırmaya yönelik Siyonist argümanın tarihte hiçbir akla dayalı veya hukukî temeli yoktur... hatta kendi dinlerinde bile. Onların Mesihi nerede?”