Tezkerede, Libya’da 2011 yılında başlayan süreçte demokratik kurumların inşasına yönelik çabaların artan silahlı çatışmalar nedeniyle sekteye uğradığı, ülkede parçalı ve istikrarsız bir yapının ortaya çıktığı hatırlatıldı. Ateşkesin tesis edilmesi, siyasi bütünlüğün sağlanması ve işleyen bir devlet mekanizmasının kurulmasının mümkün olamaması üzerine, Birleşmiş Milletler kolaylaştırıcılığında yürütülen Libya Siyasi Diyaloğu süreci sonucunda Libya Siyasi Anlaşması’nın 17 Aralık 2015’te imzalandığı anımsatıldı.
Tezkerede, bu anlaşma kapsamında kurulan Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin, BM Güvenlik Konseyi’nin 2259 sayılı kararı doğrultusunda Libya’yı temsil eden tek meşru hükümet olarak tanındığına dikkat çekildi. 2019 yılında UMH’yi devirmeyi hedefleyen saldırıların ardından Libya yönetiminin Türkiye’den destek talep ettiği, bu süreçte yaşanan iç karışıklığın durdurularak sahada sükûnetin sağlandığı ve ülkenin bölge açısından ciddi bir güvenlik riskine sürüklenmesinin önlendiği vurgulandı.
Türkiye: Barış ve İstikrar Hayati Öneme Sahip
Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde, Türkiye’nin BM kararları çerçevesinde Libya’nın egemenliği, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasına, kalıcı ateşkesin sağlanmasına ve ulusal uzlaşıyı hedefleyen siyasi diyalog sürecine güçlü destek vermeye devam ettiği ifade edildi. Libya’da seçimlerin yapılamaması nedeniyle süren siyasi belirsizliğin, sahada büyük fedakârlıklarla sağlanan istikrarı riske attığına işaret edilen tezkerede, bu durumun yalnızca Libya’yı değil tüm bölgeyi etkileyen güvenlik endişeleri doğurduğu kaydedildi.
Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile iki ülke arasındaki tarihi, siyasi ve ekonomik ilişkilerin daha da derinleştiği belirtilirken, Libya’da barış ve istikrarın sağlanmasının Türkiye açısından stratejik öneme sahip olduğu vurgulandı. Bu kapsamda Türkiye’nin, Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakatı çerçevesinde Libya’ya eğitim ve danışmanlık desteğini sürdürdüğü, sahada istikrarın korunmasına aktif katkı sunduğu ifade edildi.
Tezkerede, kalıcı ateşkesin ve siyasi diyalog sürecinin henüz tamamlanamaması nedeniyle çatışmaların yeniden başlaması riskinin devam ettiği, bu durumun Türkiye’nin Akdeniz ve Kuzey Afrika’daki çıkarlarını doğrudan etkileyebileceği belirtildi. Tüm bu gerekçeler doğrultusunda, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiğinde yurt dışında görev yapabilmesine imkan tanıyan ve daha önce uzatılan iznin süresinin, 2 Ocak 2026’dan itibaren 24 ay daha uzatılması talep edildi.


