Sadece askeri operasyon değil, psikolojik ve fiziksel işkenceye, ırkçı aşağılama ve cinsel şiddete kadar uzanan suçlamalar, İsrail’in işlediği savaş suçlarını bir kez daha gündeme taşıdı. Aktivistlerin ifadelerinde ortak nokta, İsrail’in uluslararası hukuku çiğneyerek açık denizlerde gemilere baskın yapması, sivillere yönelik fiziksel ve psikolojik işkence uygulaması, yağma, zorla belge imzalatma ve diplomatik hakların gasp edilmesi oldu. İfadeler ayrıca, İsrail’in devlet eliyle ırkçılığı ve İslamofobi’yi kurumsallaştırdığını da gözler önüne serdi.
Yeni Şafak Gazetesi İnternet Yayın Yönetmeni Ersin Çelik, verdiği ifadede öncelikle gemide yaşadıklarını anlattı. İtalya ile Girit arasındaki deniz hattında 10 kişilik mürettebatla birlikte yola çıktıklarını ifade eden Çelik, “Gemimiz, ‘drone’larla iki gün üst üste taciz edildi. Üçüncü gün ise ‘drone’larla, ufak çaplı bombalı saldırı düzenlendi. Geminin ana yelkeni yandı. Bu saldırıların İsrail tarafından yapıldığını düşünüyoruz. Çünkü Girit açıklarında İsrail gemisi de vardı” dedi.
İHA’larımızı Görünce Saldırmadılar
Saldırılar sonrası Girit’in güneyindeki bir koya demir attıklarını belirten Çelik, “Orada dört gün kaldık. Bu süre içerisinde herhangi bir tacizde bulunamadılar. Çünkü Türk İHA’ları oradaydı. Ancak gemimiz ve ana gemi Family sabote edildi. Kaptan değişmişti. Yeni kaptan geldikten iki gün sonra gemi arıza yaptı” ifadelerini kullandı.
Tacizler Geceleri Oluyordu
Kendisine filodan ayrılması teklif edildiğini ancak reddettiğini söyleyen Çelik, “Karaya çıkmak istemedim. Morgana isimli gemiye geçtim. İçinde iki İtalyan milletvekili ve bir İtalyan gazeteci vardı” dedi. Girit’ten ayrıldıktan sonra Gazze’ye 800 mil kaldığını ve 3-4 gün sorunsuz ilerlediklerini belirten Çelik, 30 Eylül’ü 1 Ekim’e bağlayan gece yaşananları şöyle anlattı: “İki bot ve bir zodyak yanımızdan geçerek taciz etmeye başladı. Ana gemi olan Alma’nın iletişimi kesildi. Genelde bu tür tacizler geceleri oluyordu.”
“1 Ekim akşamı ise büyük bir askeri hareketlilik yaşandı. Yaklaşık 20 savaş gemisinin bize doğru geldiği bilgisi ulaştı. O sırada uluslararası sulardaydık ve Gazze’ye 100 mil kalmıştı. Saat 02.40’ta gemimize İsrail askerleri çıkarma yaptı. Diğer gemilere tazyikli, kimyasal içerikli su sıktılar. Gemimizi çevrelediler. Uzun namlulu silahları olan 9-10 İsrail komandosu içeri girdi. Girer girmez Starlink uydumuzu ve kameramızı kırdılar, silahlarını üzerimize doğrulttular.”
Alt Katta Arandık
Askerlerin, “Geminizde milletvekili olduğunu biliyoruz. O yüzden dikkatli davranacağız, agresiflik yapmayın” dediklerini söyleyen Çelik, kendilerini geminin alt katına indirdiklerini ve arandıklarını belirtti. Aşdod Limanı’na varış sürecini ise şu sözlerle anlattı: “Milletvekillerini nazikçe indirdiler. Beni ve diğer aktivistleri zorla bastırarak bir alana götürdüler. Bir Türk aktiviste sakin olması gerektiğini söylerken beni alıp gruptan ayırdılar.”
Türklere Küfür Ettiler
“Yaklaşık yarım saat boyunca dizlerimin üzerinde yere bakar şekilde durmamı söylediler. Bu esnada etnik kimliğine yönelik hakaretlere de maruz kaldığını belirten Çelik, “Türk olduğumu pasaportumdan anlayıp, Türklere ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a küfür ettiler. Türkçe konuşan askerler de vardı. Birinin adı Eray’dı, biri Yozgatlı olduğunu söyledi” dedi.
Kendi Artıklarını İçmemizi İstediler
Çelik, sıvı ihtiyaçlarının dahi karşılanmadığını şu sözlerle ifade etti: “Bize kendi içtikleri suların artıklarını, şişenin dibinde az bir su kalmış şekilde içmemiz için verdiler. Biz içmeyince şişelere tekme attılar. Tuvalet ihtiyaçlarını da karşılamadılar. Gece yarısı saatlerinde üst aramasına alınarak eşyalarımız elimizden alındı. İlaçlarımı, atıştırmalıklarımı, kitaplarımı, bilekliğimi ve kameramı aldılar.”
6 Saat Soğuk Araçta Bırakıldım
İtalya’dayken yetkilendirdiği avukatla görüştüğünü belirten Çelik, avukatın yönlendirmesiyle ifade verdiğini söyledi. Cezaevine sevk sırasında ayrı bir araca bindirildiğini aktaran Çelik, “Fotoğrafımı çekip kim olduğuma Google’dan baktılar. ‘Hamas’a getirdiğin parayı nereye sakladın?’ diye sordular” dedi. Araca bindikten sonra gözlerinin bağlandığını, eşyalarının verilmediğini ve sadece tişörtle çok soğuk bir araçta 6 saat boyunca yalnız bırakıldığını söyleyen Çelik, “Telsizle taciz ettiler, üşüdüğümü söyleyince gülüp daha soğuk hava verdiler. Sıcak-soğuk döngüsüyle bana psikolojik işkence yaptılar” ifadelerini kullandı.
Çırılçıplak Soyulduk
Cezaevinde yaşadıklarını ise Çelik, şu şekilde özetledi: “Gözlerimiz bağlı şekilde içeri alındık. Çırılçıplak soyularak üst araması yapıldı. İsrail bayrağı önünde fotoğraf çekmek istediler, karşı çıktık. 24 saat cezaevinde kaldık. 8 kişilik koğuşlara 10-12 kişi koydular. Yerde yatanlar oldu. Su verilmedi, iki kez yemek verildi. Musluk suyunu içenlerin bağırsakları bozuldu. Koğuşta bir tuvalet vardı. Sürekli ışıkları açıp uyandırıyorlardı. Dört kez koğuş değiştirildik. Tavanında kırmızı ışık olan bir cihaz vardı, kamera ya da dinleme cihazı olduğunu düşündüm.”
Güneşin Altında Saatlerce Bekletildik
Televizyon programcısı Bekir Develi, İsrail güçlerinin dört gün boyunca kendisine işkence ettiğini ifade etti. Uluslararası sularda yapılan baskının ardından fiziksel ve psikolojik şiddetin başladığını söyleyen Develi, “Uzun süre aç ve susuz bırakıldım. Su istediğimizde bağırıyor, fiziksel müdahalede bulunuyorlardı. Bizi arkadan kelepçelerken inanılmaz bir derecede sıkmışlardı. Parmaklarıma kan gitmediğini, bileğimi hissetmediğimi anladım. Ellerim bu fiziksel müdahaleden sonra morardı. Sırtımda ve vücudumun değişik yerlerinde bu morluklar gözükmektedir. Namaz kılmamıza dahi izin vermediler. Güneşin altında saatlerce yüzümüz betona bakacak şekilde bekletildik” ifadelerini kullandı. Kişisel eşyalarının tamamının çalındığını belirten Develi, başta İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Başbakan Netanyahu, Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, 13 Özel Birimi, İsrail donanması, David Barnea, Eyal Zamir, Gideon Saar, Joshua Zarka olmak üzere aralarında Türk vatandaşlarının da bulunduğu çok sayıda kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Kafeslerde Cezaevine Götürüldük
Tunuslu Abdallah Mesaaoudi, gemiden indirildikleri andan itibaren sistematik işkenceye maruz kaldıklarını belirterek şöyle ifade verdi: “20 saat boyunca ellerimiz ve gözlerimiz bağlı şekilde bekletildik. Tuvalet, su, yemek yoktu. Göç merkezine götürüldük, burada parmak izimiz ve retinalarımız alındı. Üzerimizdeki tüm eşyalar gasp edildi, hiçbirini geri alamadık. Ardından hayvanların bile taşınmayacağı bir araçtaki kafese konularak cezaevine götürüldük. Yol 3,5 saat sürdü. Bu süre boyunca kafeslere jopla vurdular.”
Köpeklerle Baskın
“Uyutmamak için köpeklerle baskın yaptılar. Cezaevinde bize çok kötü davrandılar. Burada geçirdiğimiz 2 gün boyunca uyumamıza izin vermediler. Tüm bu süreç boyunca fiziki şiddete de maruz kaldım. Ayrıca gözaltına alınırken bana çıplak arama yapıldı. Askerlerin büyük çoğunluğu maskeli idi. Üniformanın üzerinde isim yazan kısımları kapatmışlardı.”
Arkadaşımızın kolunu kırdılar
33 yaşındaki Mesut Çakar, Spectra isimli gemide bulunduğunu söyledi. Karaya çıkarılırken ters kelepçe ile sıcak asfaltın üzerinde yüzüstü yatırıldıklarını belirten Çakar, “Mustafa Çakmakçı isimli arkadaşımızın kolunu kırdılar” dedi. Çakar, İsrail’de iki kişinin zor sığacağı kafes benzeri demir bölmelerde saatlerce bekletildiklerini, kendisine ait kişisel eşyaların çalındığını, Türk vatandaşlarına yönelik özel bir aşağılama kampanyası yürütüldüğünü aktardı.
Polisler kafamızı yere bastırdı
Taigete gemisinde bulunan Haşmet Yazıcı şunları anlattı: “Bağdaş kurup başımızı kaldırmamamızı istediler. Yaşlılar saatlerce secde pozisyonunda bekletildi. Polisler tekme atarak kafalarını yere bastırdı. 8 saat ters kelepçeyle kaldık. Ben-Gvir gelip ‘İki Yahudi çocuğu öldürdünüz’ diye bağırdı. Bir kadın güvenlikçi, ‘Pis Türkler, zaten kokuyorsunuz’ diyerek burnunu temizleme hareketinde bulundu. Ben ‘yanlış yapıyorsunuz, ırkçılık yapıyorsunuz” deyince iki tane güvenlik görevlisi üstüme yürüyerek beni tehdit ettiler.”
İsrail polisi paramı çaldı
Faslı Ayoub Habraoui, Deir Yassin adlı gemide elleri kelepçesizken, İsrail Limanı’nda diz çöktürülerek ters kelepçe takıldığını, tokatlandığını, sırtına silah dipçiğiyle vurulduğunu söyleyerek “Araçta gözlerimiz kapalı halde hakarete uğradık. Anne babama edilen küfürleri tekrar etmek istemem. 300 dolarımı İsrail polisi çaldı. ‘Siz Hamas’sınız’ diye bağırdılar” dedi.
Cinsel şiddet!
İngiliz aktivist Evie Rose Snedker, kadınlara uygulanan cinsel şiddeti şöyle anlattı: “Ayağıma vurdular. Saçımdan tutarak özel bölgelerime elleriyle vurdular. Dedektörle ararken aynı zamanda çıplak arama yaptılar. Bulunduğumuz cezaevi odası küçük ve çok sıcaktı. 5 kişilik odada 15 kişi kalıyorduk. Çoğu kişinin darp edildiğini duydum. İlacımı kullanmama izin vermediler. İsrail askerlerine ‘İlacı vermezseniz ölürüm’ dememe rağmen onlar bana ‘Umurumuzda değil’ dedi.”
Uyumaya izin yok
Ürdünlü Abdullah Yonuis Muhammed Ghabbash, cezaevinde 2 gün boyunca uyutulmadıklarını, su ve temel ihtiyaçlara ulaşamadıklarını belirtti. Zorla belge imzalatılmak istendiğini ifade eden Ghabbash, “Hamas’a bağlı teröristlerden misin? Hamas size kaç para verdi? Siz terörist misiniz?” gibi sorular sorulduğunu söyledi.
UCM’ye taşınabilir
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma kapsamında, İsrail’in gerçekleştirdiği eylemlerin “insanlığa karşı suç” kapsamına alınması ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) taşınması yönünde diplomatik süreçlerin de başlatılması bekleniyor. Aktivistler, işlenen suçların delilleriyle birlikte Türk yargısı ve uluslararası kurumlara taşınması için adım atmaya hazırlanıyor.
İŞGALCİ BAKAN: Yaptıklarımızdan gurur duydum
Terör devleti İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itımat Ben Gvir, filo aktivistlerine terörist muamelesi yapılmasından gurur duyduğunu belirterek “Hapishane personelinin Komiser Kobi Yaakobi ve benim belirlediğim politikaya uygun hareket etmesinden gurur duyuyorum. Onların gemilerindeydim; ne yardım ne de insanlık gördüm. Ktzi’ot Hapishanesi’ni ziyaret ettim ve filo aktivistlerine terörizm destekçisi muamelesi yaptığımız için gurur duydum. Terörü destekleyen herkes teröristtir ve teröristlere uygulanan aynı koşulları hak eder.”