Her şeyden önce, ABD ve İsrail ile gerçekten, ama gerçekten savaşacak her devlet ve hareketin yanında durmak ve onları desteklemek en başta antiemperyalist duruşumuzun gereğidir.
İkinci nokta; İran, ABD-İsrail ile gerçek bir savaşa girse İran'ı her şekilde desteklemekte bir an bile tereddüt etmeyiz.
Üçüncü nokta; Emperyalist Siyonist saldırganlığı engellemenin en doğal ve en kolay yolunun Türkiye, İran, Mısır ve Suud gibi Arap ülkelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleşeceğinin de farkındayız ve böyle olması gerektiğine inanıyoruz.
Fakat, savaşamayıp savaşıyor-muş gibi yapanın üstelik bu propagandayla her seferinde Müslüman katletledenlerin tiyatro sahnelediğini de biliyoruz.
Geçtiğimiz hafta senaryosunu hazırlamasa bile yönetmenliğini ABD'nin yaptığı ‘İran- İsrail savaşı- herkes için mutlu son’ isimli bir tiyatro izledik bütün dünya ile birlikte.
İran'a yüzlerce kez yaptığı saldırılardan birisini daha gerçekleştiren İsrail, bu saldırı da üst düzey askeri personelini de hedef alarak İran Büyükelçiliğini vurdu.
İran buna doğrudan karşılık vereceğini açıkladı. Günlerce savaş tamtamları çalmaya başladı...
Durum gerginliğe taraf olanlar ve süreci yöneten ABD tarafından öyle çok köpürtüldü ki, birçok kez benzer tiyatrolarını izleyen ve bu yüzden İran kaynaklı tehditleri önemsemeyen insanlar bile "acaba İran bu sefer bizi yanıltır da İsrail'e gerçekten bir saldırı yapar mı? Beklentisine girdi!
Bu tavrından samimi olsa, her şeye rağmen bu işi sadece antiemperyalist duruşun yanında Müslüman olarak da desteklerdik İran'ı.
Fakat İran bizi hiç şaşırtmadı.
Karşılıklı bir danışıklı dövüş sonunda dünya kamuoyunda ve özellikle ABD de nefrete varan tepkilerin hedefi olan İsrail bir anda yine mağdur oluverdi, yine saldırıya uğrayan mağdur pozisyonuna oturdu.
Gazze'de yaptığı soykırıma hiç hız kesmeden devam etti yine her gün yüzlerce Filistinli katletti ve Refah kentine yapacağı saldırıya "kendince" meşru bir zemin elde etti.
Üstüne bir de ABD meclisinden geçmesi zor görülen milyarlarca doları ve çok büyük miktarda silaha kavuşmuş oldu.
"Ne yani, İran, İsrail saldırganlığına cevap verdiği için suçlu mu?
İsrail’in kamuoyunda zalim görünmesi için yaptığı saldırılara cevap verilmesin mi?
İsrail mağdur duruma düşebilir diye öylece izleyelim mi?
Türkiye bir şey yapmazken İran'ın Israil'i vurması mı zorunuza gitti?
İran, İsrail'e çok büyük darbe vurdu. İsrail ile savaşan tek ülke " gibi birçok şey yazılıp çiziliyor hala.
Elbette ki hayır.
İsrail’e, katlettiği her Filistinlinin, işgal ettiği her karış toprağın sormak gerek.
Bunun için çabalıyoruz zaten.
Bunu yapacak insanların elini öperiz biz.
Fakat ABD ve İsrail ile savaşıyoruz diye yola çıkıp her seferinde Müslüman katletmenin ne izahı ne de insanları kandıracak tarafı yok artık.
Mış gibi yaparak savaş olmaz.
İki tarafın da zafer kazandığı bir savaş olmaz.
İki tarafın da mutlu sona ulaştığı, ne yapıyorsa onu yapmaya devam ettiği bir savaş olmaz.
İran'ın "saldırdım saldırıyorum, vurdum kırdım, öyle fena vurdum ki karşı taraf kırk gün yas tutacak” tehditleri o kadar yalama oldu ki, kimse ciddiye bile almıyor.
Müslümanlara en şiddetli şekilde saldırıp istediği her yeri vurabilen, binlerce dron, yüzlerce füzeyle onlarca noktaya saldıran İran, İsrail'e bir tek zayiat verdiremedi. İsrail de bir hava üssünü vurduk dediler yerde bir çukur gösterildi.
Enteresan olan ise, İsrail de aynı şekilde İran'ın bir havalimanında pistte küçük bir çukur açan saldırıyla karşılık verdi.
Hamas'ın teneke boru füzeleri bile bunlardan daha etkili.
Artık bu tarz danışıklı işleri yapmakta o kadar usta olmuşlar ki İsrail, İran saldırısı bahanesiyle işgal ve soykırımına destek buluyor İran ise İsrail'e vuruyorum diye Müslüman dünyada etkinliğini artırmaya çalışıyor.
İki düşman birbirine vuruyor ama her saldırının sonunda iki tarafta kazançlı ve mutlu oluyor. Ve durum da hiç değişmiyor...
Neticede Gazze'de soykırım devam ediyor ve hiçbir Müslüman ülke bunu durduramıyor.
Müslüman Dünyanın aciz ülke ve liderleri öncülüğünde utanç ve zillet içinde soykırım izliyoruz Müslümanlar olarak.
Türkiye ve İslam Âleminin durumu ile diğer yazımda devam edeceğim.
Tayyar Tercan, Milat Gazetesi.