Tarih boyunca nice katliamlar yaşamış insanlık âlemi. İnsani duygulardan nasiplenmemişler, en vahşi ve barbar yöntemler kullanarak masum insanlara yönelik katliamlar gerçekleştirmişlerdir. Canice, vahşice, barbarca… Ve ahlaksızca. Dönem değişse de; zaman bilgi çağı, teknoloji çağı ya da dijital çağ olarak adlandırılsa da değişmeyen husus, yaşanan vahşetler ve katliamlardır.
Yaşadığımız bu çağda da katliamlar yaşanıyor Müslüman coğrafyalarda. Bugün de soykırımlar yaşatılıyor mazlumların yaşadığı beldelerde. Zalimler, gözü dönmüş haydutlar her fırsatta barbarlıklarını sergiliyor acımasızca. Yıllardır abluka altında bulunan, dünyanın birçok nimetinden mahrum bırakılan mazlum Gazze halkına yönelik saldırılar, katliamlar gerçekleştiriliyor dünyanın en ahlaksız ve en aşağılık güruhu tarafından.
Gazze’de yaşananlar sadece bir katliam değildir; vahşettir, barbarlıktır, haydutluktur. İşgal ordusu tüm dünyanın gözleri önünde 10 aydan fazla bir süredir her gün Gazze’de katliam yapıyor. Ancak ne acı ki hiçbir güç, hiçbir uluslararası sistem bu katliamları durduramıyor.
Hastaneler, okullar, üniversiteler, camiler, sivil yaşam yerleri ve daha nice yerler bombalanıyor; bebekler katlediliyor, kadınlar öldürülüyor; evleri başlarına yıkılan aileler nereye gideceklerini bilmeden yaşam alanlarını terk ediyor. Tüm bunlar bu çağda yaşanıyor. Ve insanlık bu yaşananlar karşısında çaresiz kalıyor, hiç bir şey yapamıyor.
Ne zamana kadar sürecek bu çaresizlik! Onuru, vatanı ve mukaddesatı için beyaz bayrak çekmeyen onurlu bir halk topyekûn kıyımdan geçiriliyor ve öldürülüyorken insanlık ailesi ne zaman sesini yükseltecek! İşgalci zalimlere karşı ne zaman duygular depreşecek, gerçek adımlar atılacak! İnsanlık ailesi şimdiye kadar zalim işgalcileri durduramadığı için kaybetti imtihanını. Gazze insanlık için bir imtihandı. Ve insanlık kaybetti bu imtihanını.
Küresel sistem de kaybetti bu imtihanı, hem de sınıfta kalarak. Sözde insan haklarından söz edenler, kadın hakları söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayanlar da kaybetti imtihanlarını. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi büyük kuruluşlar başta olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlar kaybettiler imtihanlarını.
Söz konusu bu kuruluşların bir sorun çözme yeterliliğine sahip olmadıkları anlaşıldı. Öyle bir işleve sahip olmadıkları görüldü. Oysa ne de büyük bir anlam yüklenilmişti bu kuruluşlara. Meğer bir işlevleri yokmuş. Yapabildikleri en iyi iş, geniş ve ferah alanlarda toplantı yapmaları ve sonrasında toplu pozlar verip kınama mesajları yayınlamalarıdır.
Gazze’de aylardır yaşanan katliamı durdurmak ve sivil ölümlere dur diyebilmek için herhangi bir irade ortaya koyamayan, herhangi bir karar alamayan uluslararası kuruluşlar sınıfta kalmışlardır. Sistemleri, adalet üzere kurulmuş bir sistem değildir. Kendi çıkarları olduğu zaman ya da söz konusu Batı dünyasının çıkarı olduğu zaman karar alıp adım atabilen bir küresel sistemin bundan sonra insanlığa verebileceği ne olabilir ki.
Hiçbir şey 7 Ekim öncesi gibi olmayacak. Bundan böyle, İslam dünyasına ikinci sınıf muamelesi yapan küresel sistemin devamlılığından söz etmenin bir anlamı olamaz. İslam dünyası mevcut küresel sistemin çarkları altında ezilmeyi sürdüremez. Aksa Tufanı bir milat olmalıdır. Haklı ile haksızın, zalim ile mazlumun, adil ile zorbanın saflarını netleştiren bir milat…
Bu milat mazlumlar için, dünyada ikinci sınıf muamelesi gören devletler için bir kurtuluş vesilesi olacaktır. Bu milat Gazze’nin, Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın işgalci haydut siyonistlerden temizlenmesine ve mazlumların zalimlerden ve işbirlikçi hainlerden hesap sormasına vesile olacaktır. Mazlumların zalimlerden hesap soracağı gün bilinmeli ki çok çetin bir gün olacaktır. Rabbimiz o günü pek yakında görmeyi bizlere nasip etsin.
M. Şerif Durmaz