Hasan Hüseyin Öz: Barış dedikleri beton ekonomisi

0
Hasan Hüseyin Öz: Barış dedikleri beton ekonomisi
"Barış artık müzakere değil, mülkiyet meselesi. Uluslararası hukuk mu, Gazze'de tarihe gömüldü. Diplomasi rolünü yitirdi; enkazın üzerine proje çizenler sahneyi devraldı. Kushner gibileri savaşın haritasını yatırım fırsatına çevirirken, toplumların kaderi doğrudan ihale dosyalarına gömülmek isteniyor."

Star gazetesi yazarı Hasan Hüseyin Öz bugünkü "İşin içinde Kushner varsa…" başlıklı yazısında, Trump yönetiminin Gazze'deki barışı aslında bir yatırım aracı gördüklerini yazdı: 

"Ortadoğu'da "barış" gelecek mi? Ben karamsar olan taraftayım. Çünkü artık sadece biz değil, Batı'nın birçok vicdanlı kalemi sürece ilişkin kaygılarını dile getiriyor. Hele hele Trump'ın Siyonist damadının isminin sık sık anılması bu şüpheyi daha da derinleştiriyor.

Affinity Partners'ın başında milyar dolarlık fon yöneten Jared Kushner, aynı zamanda hükümette hiçbir resmi görevi olmayan bir "barış yatırımcısı." Kavram size uydurma gibi mi geldi? O zaman şu cümleyi doğrudan Trump'ın yardımcısı JD Vance'ten dinleyin, kameralar önünde şöyle söyledi:

"Kushner, Ortadoğu barış görüşmelerinin yatırımcısı."

Artık gizleme zahmetine bile girmiyorlar. Diplomasi mi? Dün en azından şekli bir nezaket, prosedürel bir ciddiyet vardı. Bugün o da yok. Adam çıkıp açık açık barış sürecini yıkım sonrası kurulacak beton ekonomisine indirgedi.
Le Monde'da çıkan bir yorum bu yeni düzeni kristal netliğinde ortaya koyuyor. Kushner, bir yandan Donald Trump'ın gayriresmî temsilcisi olarak hareket ederken, diğer yandan Suudi sermayesiyle kurduğu milyar dolarlık yatırım şirketi üzerinden Ortadoğu'da ekonomik nüfuz kuruyor. Aynı kişi hem barış görüşmelerine katılıyor hem de bu görüşmelerin doğrudan sonucunu belirleyecek "yeniden yapılandırma" projelerine yatırım yapıyor.

Gazze'nin geleceği, "Gazze Riviera" adı altında şekillendiriliyor: lüks konutlar, oteller, limanlar, yeni ekonomik bölgeler... Ancak tüm bu projelerin temeli, halkların iradesi değil; enkaz. İsrail'in sistematik bombardımanlarıyla yıkılan bir coğrafya, şimdi yatırım fonlarına "inşa edilebilir alan" olarak sunuluyor.

Ama bu tablo bize yabancı değil. Barış, Batı için hiçbir zaman insanlık lehine bir hedef olmadı. Her zaman emperyal düzen için "istikrar" sağlamanın bir aracına dönüştü. Bugün fark sadece şu: Önceden diplomatlar yürütürdü bu işleri, şimdi doğrudan yatırımcılar devraldı. Değişen sadece biçim; öz hep aynı kaldı.

Kushner bu yapının istisnası değil, tam kalbi. Le Monde'un "çift hayat" dediği şey aslında sistemin bizatihi kendisi. Çünkü bugün toplumların kaderi, strateji belgelerinden çıkarılıp yatırım portföylerine eklendi.

İktisatçı Richard Wolff'un çöken imparatorluklar üzerine söylediği şey işte tam burada anlam kazanıyor:

"Bir imparatorluk çökerken, iç yapısı boşalır ama dışarıdan hâlâ işlemeye devam eder. Gücü, artık yalnızca çevresine dayattığı yapay 'istikrar' sayesinde sürer."

Hülasa... Barış artık müzakere değil, mülkiyet meselesi. Uluslararası hukuk mu, Gazze'de tarihe gömüldü. Diplomasi rolünü yitirdi; enkazın üzerine proje çizenler sahneyi devraldı. Kushner gibileri savaşın haritasını yatırım fırsatına çevirirken, toplumların kaderi doğrudan ihale dosyalarına gömülmek isteniyor. Bu gidişatın önünü kesecek tek güç, barışı bir pazar değil, bir hak olarak savunan yaklaşımdır. Bugün bu ilkeye sadık kalan yegâne duruş, Türkiye'nin insan ve hukuk merkezli siyasetiyle temsil ediliyor. Bunun için Türkiye'nin masada bulunması, evet, çok önemli."

  • Next Social

Yorum Yazın