Star gazetesi yazarı Halime Kökce, "İBB'deki ‘paralel sistem' ve ‘rüşvet çarkı' ya da İstanbul'un kayıp yılları" başlıklı yazısında yolsuzluk soruşturmalarıyla boğuşan CHP'nin pürmelâl hâlini ve Ekrem İmamoğlu'nun yalanlarını anlatıyor.
Ali Mahir Başarır'ın Meclis'teki boş dosya şovuyla geçiştiremeyeceklerinin kendileri de farkında. "Dosya boş, hepsi gizli tanık, siyasi bir darbe bu." gibi açıklamalarla süreci siyasi faydaya çevirmeye çalışsalar da mevcut CHP yönetimi, iddianamenin hiç de boş olmadığını gayet iyi biliyor. Bu yüzden de bir taraftan ekip kurup çalışmaya başlamışlar. Savunma hakkı kutsaldır, elbette ki çalışmalılar. İsnat edilen suçlarla ilgili savunmalarını hukuk önünde, mahkemeyi ve kamuoyunu ikna edici şekilde yapabilirlerse ve aklanırlarsa buradan güçlenerek de çıkabilirler.
Mahkeme safahatinde CHP'lileri çok daha zor günler bekliyor gibi. Zira muhalif isimlerden bazıları bile düne kadar "içi boş" dedikleri iddialar için iddianameyi gördükten sonra "O kadar da boş olmayabilir, CHP buna iyi hazırlanmalı." şeklinde dost acı söyler makamından konuşmaya başlamış durumda.
Benim dikkat çekmek istediğim konu ise dava sürecinden çok, 2019'dan bugüne İstanbullular olarak şahit olduklarımız ve yaşadıklarımızla ilgili. Bana kalırsa bugün iddianameye konu olan hususların tamamı İstanbulluların alamadıkları hizmetlerle ve üzerimize boca edilen algı operasyonlarıyla ilgili.
Ekrem İmamoğlu, diplomasından her partiye girebilecek kadar esnek omurgasına kadar aslında bir siyasetçide "ne istemezsin?" denildiğinde sayılabilecek özelliklerin bir bütünü olarak paketlendi ve piyasaya sürüldü.
Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere CHP'liler de İmamoğlu'na güvenemeyeceklerini biliyorlardı. Erdoğan'a karşı FETÖ'den bile medet ummuş bir partiye dönüşen CHP, bunu mu sorun edecekti?
Göreve başladığı andan itibaren belli ki Beylikdüzü'nde temellerini attığı "paralel sistemi" İBB'ye taşıyarak burada genişletti. Bunları iddianameden okuyunca şaşıranlara tavsiyem, hiçbir şey yapamazlarsa Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu'nun, İBB'nin AK Parti Grup Başkanı olarak yaptığı açıklamaları, televizyon kanallarına verdiği röportajları izlesinler.
"İsrafı bitirdik, hizmeti getirdik." sloganının ne büyük bir yalan olduğunu, "16 milyon için çalışıyoruz." mottosunun "16 milyonu hortumluyoruz"un kamuflajı olduğunu Tevfik Göksu defalarca tane tane anlattı.
Yenikapı'ya yığdıkları İBB hizmet araçlarını "AK Partililerin kullandığı makam araçları" olarak lanse ettikleri andan itibaren tüm enerjilerini akı kara yapmaya ve İstanbul'un bütçesini, İstanbullulara hizmet götürmeden başka işler için kullanmaya harcayacakları belliydi.
Önce "engelleniyoruz" diye bir yalan peydah ettiler. Yapmadıkları her iş için bunu mazeret olarak öne sürdüler. Otobüslerin bakım ihalesini tecrübesi olan düzgün bir firmaya vermek yerine kendilerine kasa yaptıkları isimlere verdikleri için her gün birkaç yerde bozulan ve yanan otobüslere şahit oluyorduk. Mazeret hazırdı; "Hükümet izin vermediği için otobüs alamıyorlardı."
Sancaktepe Yenidoğan Metrosu, Levazım Tüneli, Silahtarağa Arıtma Tesisi gibi ihalesi yapılmış, yapımı başlamış pek çok projeyi durdurdular. Hatta marifetmiş gibi "temel atmama törenleri" yaptılar. Büyük bütçeli projelere para harcamaktansa süt dağıtarak, birkaç kent lokantası açarak PR'a elverişli, az parayla çok etki oluşturabilecekleri işleri tercih ettiler.
"Hükümet borçlanmamıza izin vermiyor ki altyapı yatırımları yapalım." dediler. AK Parti döneminde öz kaynaklarla yapılan işler için yurt dışından kredi talep etmek istediler. İBB'yi tarihinde ilk kez borçlanamaz derecede borçlu hale getirdiklerinden dolayı buna müsaade edilmeyince yine "engelleniyoruz" yalanına sarıldılar. Oysa İBB'ye ayrılan bütçe 2019'dan bu yana her yıl, onaya sundukları bütçe öngörüsünden daha fazlasıyla gönderildi.
Bir taraftan "engelleniyoruz" yalanını söylerken bir taraftan da rahmetli Kadir Topbaş'ın seçim kampanyasında kullandığı "Dünyanın aynı anda en çok metro hattı yapan şehri." sloganını kendilerine mâlettiler. Oysa başlayıp bitirmek şöyle dursun, ihalesini kendilerinin yaptığı tek bir proje görmedik. 2000'den itibaren başlayan metro projeleriyle İstanbul önemli bir raylı sisteme kavuştu ancak bunda İmamoğlu'nun zaten bitmek üzere olan projeleri devam ettirerek eklediği 4,5 km dışında hiçbir katkısı olmadı.
Yalanı çok rahat söylediği için AK Parti döneminde yapımına başlanmış ve bitmemiş projeleri de bitmiş gibi kendi hanesine yazdı. Bakanlığın yaptıklarını da kendi yapmış gibi anlattı.
Metro yapmak şöyle dursun, mevcut metroların rutin bakımlarını dahi yapamadığı için yürüyen merdivenlerin pek çoğunu devre dışı bıraktı.
Gelelim İstanbul'un en önemli sorununa; 2019 seçim kampanyasında her sene 20 bin konut yapacağını, 5 yılda 100 bin konut bitireceğini söylüyordu. 4 yıl zarfında değil 20 bin konut, bir konut dahi yapmadığı için 2023'te bu sözleri inkâr etti; hatta böyle bir şeyin imkânsız olduğunu söyleyerek hükümetin deprem bölgesine 453 bin konut vaadinin de gerçekleşemeyeceğini iddia etti. 6 Şubat'ın üzerinden 2,5 yıl geçmişken deprem bölgesindeki 350 bin konut sahiplerine teslim edildi. 3 yıl tamamlandığında 453 bin konutun da sahiplerine teslim edileceği söyleniyor.
Bu örnek bana kalırsa İBB'de kurulan düzeni anlatmak için yeterli.
İmamoğlu, göreve geldiği Nisan 2019'dan bu yana yapması gereken işleri yapmadı; önceki dönemde yapılmış işleri kendisi yapmış gibi bir algı oluşturdu, yatırım bütçesini azalttı, sosyal yardım bütçesini artırdı; o bütçeyi de vatandaşa ulaştırdığı yardımdan çok yardımın reklamına kullandı.
Demem o ki "İmamoğlu Suç Örgütü" dosyası kabul edilir de mahkemeleri takip etme imkânımız olursa İstanbul'un kayıp yıllarını daha iyi göreceğiz; ama zaten yaşadıklarımız bugünlerin habercisiydi.
Star, 17 Kasım 2025.


