Lübnanlı yazar ve analist Ghassan Jawad, The Cradle için kaleme aldığı "Aksa Tufanı'nın ardındaki jeopolitik deprem" başlıklı makalesinde, 7 Ekim 2023’te gerçekleştirilen El Aksa Tufanı Operasyonu’nun, yıllardır süregelen jeopolitik değişimlerin ve küresel güç dengelerindeki kaymaların bir sonucu olduğunu ifade etti. Jawad, bu operasyonun yalnızca Filistin direnişinin cesur bir hamlesi değil, aynı zamanda “uluslararası politikada yıllardır yaşanmakta olan sismik değişikliklere verilen hesaplı bir yanıt” olduğunu belirtti.
“ABD’nin bölgedeki etkinliği zayıflıyor”
Makalede, ABD’nin 2021’de Afganistan’dan çekilmesinin Basra Körfezi ülkelerinde ve özellikle Suudi Arabistan’da bir şok etkisi yarattığını vurgulayan Jawad, bu çekilmenin, ABD’nin bölgedeki etkisinin azaldığının bir göstergesi olduğunu ifade etti. Jawad, “Washington’un Afganistan’dan çekilmesi, Basra Körfezi ülkelerinde ve özellikle Suudi Arabistan’da ABD’nin koruma güvencesine olan güveni sarstı” diyerek, bu sürecin Körfez ülkelerini yeni ittifaklar arayışına ittiğini belirtti.
Jawad’a göre, ABD’nin Ukrayna savaşındaki zıt tutumu bu endişeleri daha da derinleştirdi ve Körfez ülkelerini yeni güvenlik düzenlemeleri oluşturmaya yöneltti. Jawad, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in 2022’de Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretin ardından imzalanan 30 milyar dolarlık ticaret anlaşmasının, Pekin’in Batı Asya’daki artan etkisinin bir göstergesi olduğunu belirterek, “Çin’in bölgedeki artan varlığı, İran ile Suudi Arabistan arasında Mart 2023’te Pekin’de imzalanan normalleşme anlaşmasının yolunu açtı” ifadelerini kullandı.
“Ukrayna savaşı ve küresel yeniden hizalanmalar”
Jawad, makalesinde Şubat 2022’de Ukrayna’da patlak veren savaşın dünya genelinde ekonomik krizlere ve jeopolitik yeniden sıralanmalara neden olduğunu vurguladı. “Ukrayna’da Şubat 2022’de başlayan savaş, Doğu Avrupa’nın ötesine şok dalgaları gönderdi. Çatışma ekonomik krizleri tetikledi, çatışmaları yoğunlaştırdı ve hatta Afrika’da askeri darbeleri teşvik etti” ifadelerine yer veren Jawad, bu gelişmelerin Batı ile Avrasya güçleri arasında yeni bir güç dengesine yol açtığını belirtti.
Jawad, Çin ve Hindistan’ın ekonomik ve demografik ağırlığının artışıyla birlikte küresel nüfuzun doğuya doğru kaymaya başladığını ifade ederek, “Bu durum, Rusya’nın Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar küresel rolünü yeniden kazanmaya çalışmasıyla birlikte nüfuz mücadelesini yoğunlaştırdı” dedi. Bu bağlamda, ABD liderliğindeki uluslararası “kurallara dayalı düzen”in Çin ve Rusya gibi güçlerin yükselişiyle baskı altında kaldığını vurguladı.
“Filistin davasının yeniden canlandırılması”
Jawad, makalesinde Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim 2023’te El Aksa Tufanı’nı başlatma kararının, bu küresel değişimlerden bağımsız olarak alınmadığını ifade etti. Hamas ve diğer Filistinli grupların, ABD’nin Çin ve Rusya ile olan çatışmalara odaklandığı, Washington’un İsrail’e olan desteğini sürdürdüğü ve İsrail’in iç siyasi krizlerle boğuştuğu bir dönemde bu operasyonu stratejik bir fırsat olarak gördüğünü belirten Jawad, Hamas’ın hazırladığı gizli bir değerlendirmeye dikkat çekti.
Jawad, “Hamas’ın Ukrayna çatışmasının patlak vermesinden sonra hazırladığı gizli bir değerlendirme, İsrail’in kendi içindeki bölünmeler ve küresel iklimdeki kırılganlıkların kararlı bir saldırı için nadir bir fırsat sunduğu sonucuna varıyordu” ifadelerini kullandı. Analist, İsrail’in aşırı sağcı hükümetinin işgali derinleştirme, yerleşimleri genişletme ve Filistinlilerin haklarını marjinalleştirme politikalarının El Aksa Tufanı’nı tetikleyen ana nedenlerden biri olduğunu belirtti.
Jawad, Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki normalleşme çabalarının da Filistin davasını tehdit ettiğini ve bu sürecin Filistin’i daha da yalnızlaştıracağı endişesiyle El Aksa Tufanı’nın başlatıldığını vurguladı. “Suudi Arabistan’ın Filistin davası için önemli tavizler elde etmeden İsrail’le normalleşme sürecine katılması, Filistin davasına nihai çözüm adı altında çok daha büyük bir tehdit oluşturuyordu” ifadelerini kullanan Jawad, Filistinli direniş gruplarının bu nedenle harekete geçtiğini belirtti.
“İsrail’in tepkisi ve ABD’nin stratejik hedefleri”
Jawad, El Aksa Tufanı’na karşı İsrail’in verdiği orantısız tepkinin hızla soykırıma benzeyen bir etnik temizlik kampanyasına dönüştüğünü ifade etti. Jawad, İsrail’in Filistin direnişini yok etme ve Gazze halkını yerinden etme amacının, ABD’nin bölgedeki daha geniş stratejik hedefleriyle örtüştüğünü ileri sürdü.
“İsrail’in acımasız askeri saldırıları, Tel Aviv’in acil hedeflerinden daha fazlasına hizmet ediyor gibi görünüyor” ifadelerine yer veren Jawad, ABD’nin Çin, Rusya ve İran gibi güçlerin artan etkisine karşı koyarken bölgesel çıkarlarını güvence altına alma çabasının, bu askeri operasyonlarla doğrudan bağlantılı olduğunu belirtti. Jawad, ABD’nin Tel Aviv’i bir vekil güç olarak kullanarak bölgedeki stratejik kontrolünü sürdürmeye çalıştığını ifade etti.
“Aksa’nın ötesinde bir küresel güç mücadelesi”
Jawad, makalesinde İsrail’in Gazze’ye ve Lübnan’a karşı sürdürdüğü savaşın sadece Aksa Tufanı operasyonunun doğrudan bir sonucu olmadığını, ABD’nin bölgeye yönelik daha geniş bir projesinin parçası olarak görülmesi gerektiğini belirtti. “Bu çatışma, Ukrayna’dan Kızıldeniz’e uzanan daha büyük bir küresel hakimiyet mücadelesinin bir parçasıdır” ifadelerini kullanan Jawad, Filistin davasının bu küresel güç mücadelesinde bir odak noktası haline geldiğini belirtti.
Jawad, “Gazze’nin çektiği acılara verilen küresel tepki, ABD ve müttefiklerinin liberal değerleri, insan haklarını ve demokrasiyi savunduklarını iddia ederken, aslında soğuk ve sert jeopolitik çıkarlar uğruna bu idealleri terk ettiklerini gösteriyor” ifadeleriyle Batı’nın Filistin davasına yönelik çifte standartlı tutumunu eleştirdi.