Sachs, Voice of Horizon isimli YouTube kanalında yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin savunma sanayisinde yaşadığı dönüşümün son 20 yılın en önemli askeri teknolojik gelişmelerinden biri olduğunu ifade etti.
Küresel savunma sanayisinde uzun yıllardır ABD, Rusya, Fransa, İngiltere ve sınırlı sayıdaki ülkenin gelişmiş silah sistemlerini tasarlayıp ürettiği hiyerarşik yapının çözülmeye başladığını belirten Sachs, Türkiye’nin bu yapıyı sarsan ülkelerden biri haline geldiğini söyledi.
Türkiye’nin yaklaşık 15 yıl önce gelişmiş askeri teknolojisinin neredeyse tamamını ithal eden bir ülke konumundayken, bugün silahlı insansız hava araçları, deniz platformları, zırhlı araçlar ile giderek daha sofistike elektronik harp ve füze sistemleri üreten öncü ülkelerden biri haline geldiğini vurgulayan Sachs, bu sürecin kademeli bir ilerleme değil, kapsamlı bir “savunma sanayii devrimi” olduğunu ifade etti.
“BU BİR SAVUNMA SANAYİİ DEVRİMİ”
Sachs, 2000’li yılların başında Türkiye’nin savunma teçhizatının yaklaşık yüzde 80’ini ithal ettiğini hatırlatarak, ABD’den F-16 savaş uçakları, Almanya’dan Leopard tankları ve Avrupa tersanelerinden deniz platformları satın alındığını, temel zırhlı araçlar ve hafif silahların dahi çoğu zaman yabancı üretim ya da düşük yerli katkıyla lisans altında monte edildiğini belirtti.
Bu dönemde Türkiye’nin savunma sanayi şirketlerinin ağırlıklı olarak montaj ve bakım faaliyetleri yürüttüğünü ifade eden Sachs, Türk dış politikasının tedarikçi ülkelerin çıkarlarıyla çatıştığı anlarda silah ambargolarıyla karşılaşıldığını kaydetti.
Sachs, Türk askeri ve siyasi karar alıcıların bu ambargolara yanıt olarak stratejik bir karar aldığını vurgulayarak, “Bedeli ne olursa olsun, ne kadar sürerse sürsün yerli savunma sanayisini inşa etmeye karar verdiler. Bu dönüşüm onlarca yıl süren yatırım, planlama ve sistematik geliştirme gerektirdi. Ancak bugün gelinen nokta inkâr edilemez.” dedi.
“İHA’LARDA AMERİKAN VE İSRAİL EGEMENLİĞİNE MEYDAN OKUNUYOR”
Türk savunma sanayisinin en görünür başarısının silahlı insansız hava araçları olduğunu belirten Sachs, burada asıl önemli unsurun yalnızca bir İHA üretmek değil, maliyet etkinliği ve sahadaki operasyonel başarının birleşimi olduğunu söyledi.
Türk İHA’larının gerçek muharebe şartlarında Amerikan muadillerine benzer performans sunduğunu ancak çok daha düşük maliyetli olduğunu vurgulayan Sachs, bir Amerikan MQ-9 Reaper’ın yaklaşık 30 milyon dolara mal olurken, Bayraktar TB2’nin maliyetinin yaklaşık 5 milyon dolar seviyesinde olduğunu ifade etti.
Bu fiyat farkının küresel savunma pazarında belirleyici olduğuna dikkat çeken Sachs, Türkiye’nin 20’den fazla ülkeye İHA ihraç ettiğini belirterek, bunun ABD ve İsrail’in uzun süredir hâkim olduğu pazara ciddi bir meydan okuma anlamına geldiğini kaydetti.


