Pape, "Amerika’nın Şiddet Çağı" olarak adlandırdığı bu dönemin sadece seçimlerle çözülmesinin zor olduğunu belirtti. ABD'de artan şiddet eğilimlerinin temelinde demografik değişimlerin olduğunu öne süren Pape, beyaz çoğunluğun azınlık konumuna düşme olasılığının özellikle sağ popülist kesimlerde endişe yarattığını ifade etti. Bu demografik kaygıların, Donald Trump'ın yükselişinde önemli bir rol oynadığını söyleyen Pape, "Göçmenlik gibi konuların siyasi gündemde ön plana çıkması, toplumdaki ayrışmayı ve gerginliği daha da artırıyor," değerlendirmesinde bulundu.
2024 seçim sürecinde şiddet ve ayrışma
2024 yılı seçim sürecinin Amerikan tarihindeki en şiddet dolu dönemlerden biri olarak nitelendirildiğini ifade eden Pape, “1968’deki protestolar ve siyasi suikastların ardından, bu yılki seçimlerde de benzer bir şiddet atmosferi görüyoruz,” diyerek bu gerginliği iki suikast girişimi ve seçim yetkililerine yapılan tehditlerle örneklendirdi. Chicago Üniversitesi tarafından yapılan bir anket de bu gerilimli sürecin halk üzerindeki etkisini gözler önüne serdi. Ankete göre, Amerikalıların neredeyse yarısı seçimlerin ülkenin temel sorunlarını çözmeyeceğine inanıyor.
Bu süreçte Demokrat ve Cumhuriyetçi seçmenler arasında derin bir güvensizlik oluştuğuna dikkat çeken Prof. Dr. Pape, seçim sonuçlarına dair kaygıların arttığını belirtti. Pape, “Eğer Trump kaybederse, sonuçları tanımayarak destekçilerini şiddete yönlendirme ihtimali bulunuyor,” diyerek, 2020 seçimlerinin ardından gerçekleşen 6 Ocak Kongre baskınını hatırlattı. Trump'ın kazanması durumunda bile, toplumdaki gerilimin sona ermeyeceğine dikkat çeken Pape, “Trump, çoğunluğu kaybedebilir ve bu durumda halkın bir kesimi onun genel iradeyi temsil etmediğini düşünebilir,” açıklamasıyla Trump’ın seçim sonrasında gerçekleştirebileceği büyük göçmen karşıtı operasyonların şiddetle karşılanabileceğini belirtti.
Demokratik normların erozyonu ve meşruiyet krizi
ABD’deki demokratik normların hızla erozyona uğradığına dikkat çeken Pape, demokratik meşruiyetin yalnızca seçim sonuçlarına değil, halkın hükümete ve kamu kurumlarına olan güvenine de dayandığını ifade etti. Chicago Üniversitesi tarafından yapılan anket sonuçlarına göre, Demokrat seçmenlerin yüzde 86’sının Trump’ı “demokrasi için bir tehdit” olarak gördüğünü, Cumhuriyetçi seçmenlerin yüzde 66’sının ise Kamala Harris’i “tehlike” olarak algıladığını belirten Pape, bu güvensizliğin boyutlarına vurgu yaptı. Pape, “Mevcut siyasi liderlerin meşruiyet krizi, gelecekteki Amerikan siyasetine de zarar verecek bir örnek teşkil ediyor,” dedi. Seçim sonuçlarını tanımama ya da rakiplerinin meşruiyetini sorgulama eğiliminin artmasının Amerikan demokrasisinin daha da zayıflamasına yol açabileceğine dikkat çekti.
ABD için en tehlikeli senaryo: Seçim sonrası uzun itirazlar süreci
ABD’nin önündeki en tehlikeli senaryonun, seçim sonrası haftalar süren itirazlar ve yeniden sayımlar olduğunu belirten Prof. Dr. Pape, bu sürecin halk arasında kuşku uyandırabileceğini ve yeni başkanın meşruiyetini ilk günden tartışmalı hale getirebileceğini öne sürdü. Pape, “ABD’nin iç siyasi istikrarsızlığı, dünya sahnesindeki liderlik gücünü de zayıflatacak,” yorumunu yaptı.
Uzun vadeli siyasi kargaşa beklentisi
ABD'deki iç siyasi durumun kısa vadede toparlanamayacağı öngörüsünde bulunan Pape, "Hangi aday kazanırsa kazansın, Amerika’daki siyasi kargaşa kısa vadede sona ermeyecek," dedi. Özellikle eyaletlerin halklarının görüşlerine aykırı ulusal politikaları engelleme çabalarının merkezi hükümet ile eyaletler arasında gerilime yol açabileceğini belirten Pape, bu durumun ABD iç siyasetindeki kutuplaşmayı daha da derinleştireceğini ifade etti.